18.Bölüm"-Tüm dünya şuan sizi konuşuyor."

862 98 16
                                    

Sadece aptal mıydım? Yani bu kadar oyuna getirildikten sonra ona inanıcak kadar aptal mıydım? Ya da bu kadar acınası durumda mıyım? Olanlardan sonra onu hala hayatımda isteyebilecek kadar acınası durumda mıydım? Yoksa içimde verdiğim bu savaş aslında bir takıntı mıydı? Yani yıllardır kendimi aşk diye kandırdığım bu duygu aslında sadece bir takıntı mıydı?

Ölmek için çok genç olan bedenim biraz kan ve birkaç dikiş ile eski haline dönmüştü. Eşyalarımın olduğu koltuğa yöneldim. Odamda beni sormaya gelen bir insanoğlu bile yoktu, tabii ki Justin Bieber'la aynı hastanede kalıyorsanız sizi kimse siklemez çünkü sizin hayatınız popüleritenizle aynı ölçüde değerlidir. Cep telefonumu elime aldıktan sonra bu dünyada beni en çok önemseyen insanı aramaya karar verdim. Numarasına tıklamadan önce birkaç saniye bekledim ve onunla konuşurken ağlamamak için kendi kendime söz verdim. Beni bir saniye bile yargılamayacağını biliyordum buna rağmen ona olanları anlatmayacaktım. Numarasına tıkladım, beni hiçbir şey de bekletmeyen bu insan her zamanki gibi beni telefonda bile bekletmemişti. Sesi kulaklarıma geldiğinde onu ne kadar özlediğimi farkemiştim.

"Canım kızım. N'oldu? Sen beni pek aramazdın..."

"Baba..." dememe kalmadan kendime verdiğim sözü çiğnedim, hıçkırarak ağlamaya başladım.

"N'oldu Catherine?" sesini endişe kaplamıştı.

"Baba arabayla kaza yaptım."

"Nerdesin? Hangi hastane? İyi misin?"

"Baba Londra'da değilim. Bu arada hiçbir şeyim yok, çok iyiyim. Sana söylemeyi unuttuğum için çok özür dilerim ama ben Los Angeles'dayım sana söylemediğim için çok özür dilerim baba." diye mırıldandım.

"Gelince konuşuruz Catherine seni almaya birini yolluyorum sadece bana hangi hastane olduğunu söyle bitanem."

"Baba bilmiyorum..." umutsuz bir şekilde mırıldandım.

"Tamam Tom yerini bulur sen sadece yarım saat ordan ayrılma birazdan şoför gelir."

"Teşekkür ederim baba."

"Sağsalim Londra'ya dönmeye bak bitanem. Seni çok özledim, gelince uzun uzun konuşuruz. Şimdi kapamam gerekiyor. Görüşürüz meleğim."

"Görüşürüz babişko." diyerek cevap verdim sonra da görüşmeyi sonlandırdım.

Bu hastaneden gitmeden önce yapmam gereken birkaç işim vardı. İyi olup olmadığını merak ettiğim ve birkaç dakika sonra sonsuza dek hayatımdan çıkaracağım adamı görmem gerekiyordu.

Odamdan çıktım ve odasını sormak için koridorda bir görevli aramaya başladım.Kocaman koridorda lanet olası bir görevli bile yoktu. Koridorun sonuna doğru yürümeye başladım ve bir görevliyle karşılaşana kadar da yürüdüm.

"Pardon? Justin Bieber hangi odada acaba?"

"Justin Bieber bu hastanede değil efendim."

"Nasıl olur? Aynı arabadaydık. Lütfen söyleyin ben hayranı değilim, arkadaşıyım."

"Biliyorum bayan. Tüm dünya şuan sizi konuşuyor sadece sizin durumunuz çok ağır olmadığı için bu hastaneye geldiniz. Justin Bey'in durumu size göre daha ağır olduğu ve burada müdahale edilemiyeceği için farklı hastanede."

Daha ağır sözcüğü beynimde çınlarken gözlerimi kapadım ve sakinleşmeye çalıştım.

"Peki durumu nasıl? Yani eminim bir yerlerden duymuşsunuzdur."

"Gelişme varmış ve hayati tehlikesi yokmuş diye duydum." Derin bir nefes aldım ve yaşadığı gerçeğiyle rahatladım.

Gitmem gereken yollar vardı, yeniden başlamam gereken bir hayat vardı ve hayatımdan çıkarmam gereken insanlar vardı. Kısacası bu hastaneden çıktıktan sonra hiçbir şey aynı kalmıycaktı. Ben bunları feda etmeye razıydım.

Zaten hissettiğim şey aşk olsaydı onu hayatımdan çıkarmayı düşünemezdim bile...

Hastane kapısından çıkıp beni bekliyen BMW'ye bindiğimde her şeyin farkındaydım.

Hoşçakal Bieber...

Last Chance/JBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin