25.Bölüm"Sende ne buluyorum?"

872 109 90
                                    



Küçüklüğümden beri yalnızlığı her şeye tercih eden biriyim. Ne zaman acıyı tam anlamıyla hissetsem, ne yapacağımı bilmesem odama kapanır ve tek başıma otururum. Yalnız olduğumda her şeyle daha kolay başa çıkabiliyormuşum gibi geliyordu. Şuanda da yaşadığım şeylerle daha kolay başa çıkabilmek için odamda saatlerdir tek başıma oturuyordum. Yatağımın üstünde bağdaş kurup duvarımdaki fotoğraflara boş ifademle bakıyordum. Fotoğrafların içine gizlenmiş anıların içimi titretmesine bile izin vermedim. Ben neye dönüşüyordum böyle? Acıyı hissetmemek için bazı şeylerden vazgeçen , canımı yakacak olaylarla yüzleşmemek için görmezden gelen biri haline dönmüştüm. Gittikçe korkaklaşıyordum.

Ben düşüncelerime dalmışken kapının dışından sesler gelmeye başladı. İçeride Sydney oturuyordu, sesler televizyondan geliyor olmalıydı. Ama yükselen sesler kulağıma tanıdık gelmeye başlayınca, odaklanmaya çalıştım. Havada uçuşan küfürlerin arasında adım geçiyordu. Kapının arkasında Justin ve Sydney kavga ediyordu. O filmlerdeki kızlar gibi kapıyı sertçe açıp, ben burdayım dercesine bağımak istedim ama yapamadım. O filmlerdeki kızlar gibi olsam odamda saatlerce oturmazdım zaten.

"Adın ya da paran umrumda değil Bieber. Eğer arkadaşımın psikolojisinin içine s*çtıysan hakkındaki en ufak şey bile umrumda olmaz!" Sydney her zamanki gibi öfkesine sahip çıkamazken Justin de bağırmaya başladı.

"Sana şuan gövde gösterisi falan mı yaptığımı düşünüyorsun ha? Hiç bir şey yapmaya gelmedim zaten evde senin gibi bir şizofrenin olduğunu bilseydim, bu eve asla gelmeyi düşünmezdim. Seninle ilgili olmayan şeylere burnunu sokma şimdi çekil önümden." Justin nezaket sınırlarını en az Sydney gibi zorlarken onların yanına gitmemeye karar verdim, bu olaya dahil olmaya ihtiyacım yoktu.

"Catherine ile görüşmek için geldiysen cesedimi çiğnemek zorunda kalıcaksın Bieber! O kız seninle görüşmek istemiyor."

"O zaman onu da yaparım." Justin'in sakin ses tonundan hemen sonra Sydney çığlığı bastı. Endişelenmeye başlamıştım ama Justin'in ona asla vurmayacağından emindim. En azından bu konuda ona güveniyordum, asla bi kıza el kaldırmazdı.

"Hayvan! Kolumu morarttın!" Seslerin kesildiği an kapımın açılması ve kitlenmesi bir olmuştu. Artık odamın içinde savaştan çıkmış gibi gözüken saçı başı dağılmış bir Bieber duruyordu. Yatağımın diğer ucuna oturdu ve uzun süre ikimiz de bir kelime bile söylemedik.

Sessizlik sinir bozucuydu. İçinde bulunduğum sessizlik ruhumu kemiriyordu. Ama asıl korkunç olan şey biraz sonra söyleyeceklerine nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum, ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

Dakikalar geçiyordu ama Justin'in konuşası yok gibiydi.

"İyi misin?" Diye sordum ona karşı hissettiğim sempatiyi kelimelerimde de hissettirmeyi umarak.

"Bilmem." Kısa ve net bir şekilde cevapladı. Yüzüme bile bakmamıştı. Verecek cevabım yoktu, ne demeliydim ki? Ne olduğunu delicesine merak ediyordum ama bunu sormak bir kaç haftadır verdiğim savaşı sonlandırmak demekti.

"Nasıl olduğumu neden sormuyorsun? Eskiden çok meraklıydın." Sesindeki umutsuzluk kalbimi milyonlarca parçaya ayırmıştı.

"Aslında merak ediyorum ama sormak istemiyorum." Kafasını anlamış gibi salladı.

"Aslında söyleyeceğim cümlelerimi seçmiştim ama şuan söylemek istemedim nedense."

"Anlıyorum."

"Gitmeni istemiyorum." Diye mırıldandı Justin.

"Neden?" Burada kalıp sürtüğü olmamı falan mı bekliyordu? Hayır dedim içimden, asla sürtüğü olmayacaktım. Hayatında bir hiçlik olabilirdim ama sürtüğü olamazdım.

"Bilmem." Beklediğim cevap bu değildi. O lanet kazanın yaşandığı gün söylediği şeyi söyler zannetmiştim. Belki de şuan ihtiyacım olan en büyük şey buydu. Beni sevdiğini bilmek, en azından biraz hissetmeye ihtiyacım vardı.

"Ama sen o gün..." Ağzımdan çıkan kelimelere hakim olamamıştım. Uyançla başımı eğdim.

"Öyle bir şey yok, o gün yanımda kalmanı istemiştim. Aynı şuan yanımda kalmanı istediğim gibi." Yalan söylemişti, sadece bir anlık isteği yüzünden ben aylardır kendi kendimi kemiriyordum. O iki kelimeyi o kadar ciddiye almamalıydım.

"Ciddi olmadığını biliyordum zaten." Aylardır bu ihtimal beynimin içinde dönüp duruyordu ama yok olması için yalvarıyordum. Hep en istemediğimiz ihtimaller gerçekleşmez miydi zaten?

"Bunun bir aşk olmadığını farkındayım Catherine. Bu bağımlılık gibi." Derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. "Nedenini bilmiyorum ama seni yanımda istiyorum." Şekilli dudaklarını yaladı ve bana istekle bakmaya başladı.

"Sende ne buluyorum Catherine? Hiç bilmiyorum."

"Ben kal dediğin zaman kalan, git dediğin zaman giden bir mal değilim."

"Sana git diyeceğimi nereden çıkardın?" Buruk bir gülümseme armağan etti bana.

"Ne ben sana istediğini verebilirim Justin ne de sen bana ihtiyacım olan şeyleri verebilirsin." İhtiyacım olan şey sadece onun duygularıydı. Onun yanında kalacaksam eğer bir nedene ihtiyacım vardı.

Güçlü kollarıyla sırtımı göğsüne yasladığında burada kalmayı istediğimi fark ettim. Korkuyordum ama gidersem daha da zarar görücektim. Teninin tenime değmesi bile beni bu kadar heyecanlandırırken gitmem saçmalıktı.

Böyle bir süre oturduktan sonra bacaklarımı kavradı ve yüzüm ona dönük bir şekilde kucağına yerleşmemi sağladı. Yüzlerimiz arasında bir karışdan az vardı. Gözlerinin içine inatla bakarken elimi kavradı ve kalbinin olduğu yere koydu. Elimin üstüne kendi elini de yerleştirdikten sonra gözlerimin içine tekrardan bakmaya başladı.

"Şuan kalbimin boşa atıyor olması hiçbir zaman biri için atamayacağı anlamına gelmez. Şuan sebepsizce nefes alıyor olmam bir gün nefes almak için sebebimin olamayacağı anlamına gelmez." Söyledikleri karşısında göz yaşlarım yanağımı kıdıklarken ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Şuan bir şey hissetmiyordu ama hissetmek istiyordu. Kalbinin biraz zamana ihtiyacı vardı.

"Bu yüzden güzelim ait olduğun yerde kalmalısın. Bir yere gitmeyeceksin."

**
Sınır geçmeden yb yayınladım ehehehe neyse.

Yine ve yine yorumlarınızı çok merak ediyorum.

+60vote +62 yorum

Sizi Seviyorum

Last Chance/JBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin