14.Bölüm"-Catherine burada ne işin var?"

821 91 15
                                    

LAX'dan (Los Angeles Havalimanı) çıktığımdan beri elimde bavulum yağmurdan ıslanmış bir şekilde taksi arıyordum. Dünyanın en ünlü havalimanlarından birindeyim ve taksi bile bulamıyorum. Şaka gibi! On beş dakikalık maratonun ardından ilk bulduğum taksiye zıpladım ve beni otelime bırakmasını söyledim. Hilton Double Tree'de kalıyordum şu sıralar fazla zengin takılıyordum ve bu ayın sonunda babamdan gelicek telefondan korkmaya başlamıştım.

Odama yerleştikten sonra dışarı çıktım. Görev zamanıydı buraya gelmemin bi nedeni vardı. Justin'e kendimi affettirmek için burdaydım. Ve onu bulabileceğim tek yer olan stüdyoya gitmeye karar verdim.

Stüdyoya vardığımda zekamı milyonuncu defa sorguladım. Ona kolay ulaşabileceğimi nasıl düşünmüştüm bu stüdyonun önünde en az elli kişi vardı ve bekledikleri de tek kişi. Stüdyonun kapısına ulaşmaya çalıştığımda iki tane iri yarı adam gördüm bu kapıdan geçmem imkansızdı.

Kalabalıktan uzaklaştım ve bir banka oturdum. Ona nasıl ulaşabilirdim ki? Doğru ya ona ulaşılmazdı o istediğine ulaşırdı. Tek sorun ben ona bir kez ulaşmıştım bunu bir kez daha başarabilirdim. Bu sırada stüdyonun arka kapısında bir motosiklet durdu. McDonalds'da sipariş verilmiş olmalıydı.

Motosikletliye doğru koşmaya başladım. Arka kapıda hiç hayran yoktu sadece güvenlik görevlileri vardı ki onlarda şuan cep telefonlarıyla uğraşıyorlardı.

"Sipariş benimdi." Diyerek adamın elindeki torbaları çekiştirdim.

"Kendall Jenner yazıyor sizsiniz galiba?" Kendall içerideydi ve bu çocuğun dünyadan haberi yoktu.

"Evet benim." Diyerek kredi kartımı çocuğa uzattım. Başındaki şapkayı alsam çok güzel olurdu böylece kapıdaki izbandutlar benim McDonalds'da çalıştığımı sanardı.

"Başındaki şapkayı çok beğendim. Bana verebilir misin?"

"Efendim bu iş kıyafetimiz veremem." Eh öyleyse bırak para konuşsun Catherine.

"100 dolar'a anlaşsak." diyip cebimden
100 dolar çıkardım. Çocuk bana anlamsızca bakıyordu cidden ter kokulu iğrenç renklerde bir şapkaya 100 dolar nasıl verdiğimi kavrayamamıştı büyük ihtimalle.

Şapkayı elinden çekip parayı eline sıkıştırıp arka kapıya doğru yürümeye başladım. Bu iğrenç şapkayı takıcağımı düşünmezdim ama şapkayı kafama geçirip görevlilerin önünde durdum.

"Siparişleri getirmiştim." Dedim ve hiç zorluk çıkarmadan beni içeri soktular. Giriş katında hiçbir şey yoktu. Tüm duvarlar griydi, bina çok ruhsuzdu. Merdivenler sessizce yukarı çıktım. Bu katta stüdyolar olmalıydı, birkaç tane kapı vardı. Üstünde "Justin Bieber" yazan yarısı açık kapıya doğru ilerledim. Justin'in içeride olma ihtimaline karşı kafamdaki şapkayı çıkardım ve yere bıraktım. Kapıya doğru daha da yaklaştım. Gördüğüm kadarıyla içeride üç ya da dört kişi vardı. Justin'in sesini seçebilmiştim.

"Elimde olan bir şey değildi kız benden uzaklaştı biliyorum plan böyle değildi ama Catherine'in bir şeyler anladığından şüphelenmeye başlamıştım. Başımı daha da fazla belaya sokamam Kendall. Daha fazlasını bekliyorsanız ben yokum." Cümlenin içinde benim adım geçmişti. Beni kastedip kastetmediğini bilmiyordum ama şuan içeri giremezdim birazcık daha dinlemeliydim.

"Ne demek ben yokum Justin? Böyle mi anlaştık. Seni tehdit ediyor olmaktan nefret ediyorum ama Selena'ya yaptıklarını dünyanın duymasını istemiyorsan bizimle kalmalısın. Şuan yapman gereken şey o kızla biraz daha ilgilenip hesap numarasını ve aile ilişkilerini öğrenmen."

"Kıza pek katlanabildiğim söylenemez boşu boşuna ümitleniyor, büyük ihtimalle benim ondan hoşlandığımı falan düşünüyor. Ayrıca yeterince bilgi topladık bence. Amerika'ya izinsiz giriş yapıyormuş gibi gösterdik, babasının banka hesabında para bırakmadınız. Bence bu kızla fazla uğraştık ben daha Catherine'in size ne yaptığını bile bilmiyorum." Ellerim titremeye başlamıştı.

"O bize bir şey yapmadı Justin. Babası çok şey yaptı. Ve ikisi de bizden öyle kolay kurtulamaz."

"Kendall..." Diye mırıldandı Justin.

"Uzatma Justin ve kızı ara eminim ki saat farkından dolayı yaşadığı yerde öğle saatleri falandır." Göz yaşlarımdan dolayı hiçbir şey göremezken birden cep telefonum çalmaya başladı. İşte o an yapıcak bir şey yoktu. Tüm gözler bana dönmüştü... Ve odada tek tanıdığım ve gerçekten güvenmiş olduğum kişinin ağzından birkaç kelime döküldü.

"Catherine burada ne işin var?" Sesinde pişmanlık sezmiştim ya da bana cidden acıyordu.

Last Chance/JBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin