Bölüm 5: Eski Bir Kabusun Dönüşü

49 6 6
                                    

*
Bölüm 5: Eski Bir Kabusun Dönüşü

Aynaya baktı. Meşalenin parlaklığı yüzünü aydınlatıyordu. Boynunu kaldırıp iki parmağını mızrağın açtığı yaranın üzerinde gezdirdi. Bildiği şifa büyüleri onu yok etmeyi başaramamıştı. Soluk pembe bir tahriş iziydi, derin değildi ama sonsuza kadar da orada kalamazdı. Bir çaresine bakması gerekecekti.

Dolapta bulduğu okul cüppesini üzerine geçirdi. Boynunu kamufle etmek üzere yakalarını dikleştirdi. Şölene geç de olsa katılmak üzere odadan ayrılırken yemek saatini kaçırmamış olmayı umdu.

Hagrid ve öğrenciler onlara yetişmeden önce gölden çıkıp iki kayıkla birlikte kıyıya kürek çekmişler, yolun geri kalanında Harry ile hiç konuşmamışlardı. Zaten Andrea kıyıya vardıktan sonra şöleni es geçip duş almak üzere Gryffindor kulesine yol almıştı.

Hagrid deniz insanın başına gelenleri hiç öğrenmeyecekti, Andrea da seçilmiş kişi ile bir daha temasa geçmeyecekti. Birinci sınıfların bile geriden 'Harry Potter'ın yanındaki kız'a nasıl baktıklarını görmüştü. Dikkatlerin üzerinde olmaması gerekiyordu.

Düşünceler içinde büyük salonun kapısında durdu. İçeri girdiğinde herkesin geç kalan kişiye gözlerini dikip bakacağını biliyordu. O yüzden üzerine bir hayalbozan büyüsü yerleştirip kapıdan geçti.

Tahmin ettiği kadar kalabalıktı, ama etrafa düşündüğünden daha karamsar bir ruh hali hakimdi. Seçimi gerçekten de kaçırmıştı, tüm öğrenciler kendi binalarındaki yerlerini almışlardı ve yemekler de masadan gönderilmiş, yerlerine tatlılar gelmişti. İç geçirerek masanın en boş görünen tarafına oturdu. Kimsenin bakmadığını düşündüğü bir anda büyüyü kaldırdı.

Sanki hep oradaymış gibi tabağına bir dilim pasta aldı, salonu incelerken yemeye başladı. Besbelli ki bir şey olmuştu. Gryffindor masasına en uzak masa Slytherin'indi, yeşil ve griler içindeki öğrenciler belirgin bir kibir havası içinde, ama sakinlerdi. Rahatsız edici derecede sakin. Ölüm sessizliği altında kendi aralarında konuşuyorlardı.
Gözlerindeki sinsi bakışları kaçırmak mümkün değildi.

Sarılar içindeki Hufflepuff masasından hissedilebilir bir kaygı ve panik akıyordu. Sanki birbirlerine daha da yaklaşmak istiyorlardı. Maviler içindeki Ravenclaw'lar da belli belirsiz kaygılıydı, ancak onu bastırmak için sanki toplantıdalarmış gibi ciddi bir tartışmaya girişmişlerdi.

Kendi oturduğu masa, Sarılar ve kırmızılar içindeki Gryffindor şüphesiz normal haline en yakın masaydı. Salonun geri kalanından olumsuz duygular akmıyor gibi coşkuyla sohbet edip şakalaşıyorlardı. Mümkünse, olmuş olan o şey Gryffindor'ları daha da atılgan yapmıştı.

Kalabalık gruplar halinde sohbet etmeyi seviyor gibi görünen binasının üzerinden bakışlarını tabağına çevirdi. Etrafa gönderdiği ilgilenir bakışlar birkaç yüzün ona dönmesine sebep olmuştu ve Andrea hafızasını kaybetmeden önceki yaşamında insanların onu bakmasına alışık olmadığına dair bir hisse kapılmıştı.

O hissi pekiştirmek üzere gelmişler gibi, kızıl kafalı ve uzun boylu iki çocuk aniden iki yanına oturdu. Epey heyecanlı bir sırıtışla kendilerini tanıttılar.

"Fred Weasley."
"George Weasley."
"Ya da tam tersi, kim bilebilir ki?" dediler son cümleyi tek bir ağızdan.

Tam Andrea'nın göz hizzasının önünde yumruklarını tokuşturdular. Kız iki eliyle önüne uzanıp her birinin elini kendine iade etti.

"Ne istiyorsunuz?" Ancak oldukça tekdüze bir tonda sorulmuş sorusu görmezden gelindi.

"Dur bakalım, Seni daha önce burada hiç görmemiştik. Yeni mi geldin? " sordu bir tanesi.

Miras: Geçmişin Gölgesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin