"Hayatın formülünde bilinmeyen bir X varsa o X kalbinizi dolduran insanlar demekti..."
27.BÖLÜM: DOSTLUK
"Vay anasını satayım şu başına gelenlere bak. Nesin sen küçük Emrah'ın kolonu mu? Bu ne kızım böyle?"
Lal'in sesiyle gözlerimi istemsizce devirmiştim. Gerçekten de haklıydı Lal. Hayatım bir anda saçma bir melankoliye bürünüvermişti.
"Ay boşverin şimdi! Bir ay sonra mezuniyet var gideceğiz değil mi? Lütfen gidelim lütfen!"
Birce'nin heves dolu sesiyle gülümsedim. Bu Hayatta bir kere liseden mezun oluyorduk ve tabii ki gidecektik!
"Tabii ki gideceğiz kızım! Bir kere mezun oluyoruz şurada. Gitmez miyiz hiç?"
Lal benden önce atılıp hevesle cevap vermişti. İkisinin çocuklar gibi heyecanlanmasını gülümseyerek izliyordum. Yanımda Poyraz, karşımda hevesle sohbet eden sevdiklerim, dışarıda esen ılık Bahar havası... Hayat buydu. Sevgilerimle birlikte geçirdiğim birkaç huzurlu dakika, ellerimden tutan, gözlerimin içine bakarken gözbebekleri titreyen sevdiğim adam ve beni seven biricik ailem... işte huzurlu bir hayatın formülü bu. Formül diyince hepimizin aklında canlanan rakamlar ve harfler oluyor değil mi? Ah tabii ki öyle! Ama hayat tüm formüllerden farklı bir formüle sahipti. Hayatın formülünde Rakamlar yoktu, harfler yoktu, yalnızca ellerinden tutan kocaman bir aile vardı. Ve bu ailenin fertleri anne babadan oluşan çekirdek bir aileden ibaret değildi. Canın kadar sevdiğin herkes formüldeki aile fertlerinin birer parçası ediyordu. Anlayacağınız dilden anlatmam gerekiyorsa hayatın formülünde bilinmeyen bir X varsa o X kalbinizi dolduran insanlar demekti...
"G-Gideceğiz tabii. Ne giyeceksin Lal?"
Bu soruyu Birce sormamıştı. Poyraz'da değildi. Alp hiç değildi! Evet geriye kalan tek ismin dudaklarından dökülmüştü bu dudaklarından dökülmesinin imkansız olduğunu düşündüğüm soru, Barış... sorunun sahibi Barış'dı. Daha önce Barış'ın çoğu haline şahit olmuştum. Öfkeli haline, neşeli haline, üzgün haline... ilk defa bambaşka bir haliyle karşımdaydı. Barış Lal'in üzerindeki kıyafete bile bakmazken hevesle Lal'in ne giyeceğini sormuştu. Karşımdaki Barış bambaşkaydı. Heyecanlıydı, hevesliydi, meraklıydı anladığım kadarıyla aşk Barış'ın kalın duvarlarından birkaç tuğla şimdiden yıkmıştı.
"A-Anlamadım?"
Lal'in gözlerinin dolduğuna şahit oldum o an. Gözlerindeki ışık hepimizi mutluluktan ağlamaya itiyordu. Öyle bir an geliyordu ki öylesine basit bir soru sizin gözlerinizin içini güldürüp, kalp atışlarınızı hızlandırıyordu. Aşktı bunun adı. Bunu yapacak güçteki tek şey aşktı. Bazılarının zırvalık dediği çoğu zaman o zırvalık olduğunu söyleyenlerin kapısını daha gürültülü bir sesle çalan arsız duygu, Aşk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKASYA
ChickLit"Bu çocuğu tanıdığımı hissediyordum. Çok yakından tanıdığımı... Sanki benim bu çocukla bir hikayem olacaktı ve bu hikaye Ya yaşanmıştı yada yaşanmak üzereydi..."