☽
Merhaba, nasılsın? Ben iyiyim ve yeni bölümle geldim.
Her hafta bölüm yayımlanacak. O yüzden lütfen emeğimin karşılığı olarak hikayeye oy verip yorum yaparsan çok mutlu olurum.
Keyifli okumalar
Zeynep Burçe AlacaKar, kış, kıyamet... Bundan yıllar önce hayatımda oluşan boşluk hissi bana öyle bir kış yaşattı ki, artık hiçbir soğuk beni üşütemez.
Sen kadınsın asker olamazsın, yetersiz kalırsın.Sen kadınsın özel timlerde yerin yok diye caka satan herkese 27 yaşımda özel olarak toplanan timin komutanı olarak cevabımı vermiştim. Meslek hayatım boyunca hata yapmamış, komutanlarımın başına asla yere eğdirmemiştim.
Son yürüttüğüm operasyonda Aysu'nun nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde rehin alınması sonrasında yaşanılan talihsiz olay beni buralara kadar getirmişti. Munzur'u vurdum, öldürdüm. Albayın ve timin ağzından tek bir cümle çıkmıştı. 'Suçlu değil, hatalısın. ' peki ben neden öyle hissetmiyorum? Munzur'dan alacağımız bilgilerle bir çok eylemin önüne geçebilirdik. Çokça sivili kurtarır ya da hiç hayatlarının tehlikeye girmemesini sağlayabilirdik ama o göt öldü.
Benim yüzümden.
Ama biz omuzundan vurduk Zeyno.
Askeriyenin kapısına gelmeme bir kaç adım kalmışken bu düşüncelerle ciğerime kesik kesik soluklar gönderdim. Kapıya geldiğimde nöbetçi asker baştan aşağıya beni süzdü.
"Buyur bacım" heh en sevdiğim bölüm başlıyor. Ben henüz cevap vermeden;
"Bugün ziyaret günü değil şimdi git Pazar günü gel tamam mı? " Dedi asker. Sakın bir şekilde gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Benden bir tepki alamayınca yanında ki diğer askere döndü:
"Lan cevap vermiyor, acaba yabancı falan mı? "
"Olabilir, anlamıyor gibi bakıyor. "
"Baksana sarışın ela gözlü taş gibi de fiziği var kimin tanıdığı acaba? "
Duydun mu Zeynom bize taş gibi dedi. Her gittiğimiz yerde hemen göz almayı başarıyoruz.
"Bacım? "
"Bacım demeyeceksin orangutan sister diyeceksin. Kadın Türkçe anlamıyor. "
" Heh tamam. Bak sister, pardon look sister you buradan go Pazar günü geri come. "
Gülmemek için yanaklarımın içini ısırmaya başladım. Benimle anlaşmaya çalışan asker arkadşına dönüp "Pazar'ın ingilizcesi ne lan" Diye sordu. Diğeri işaret parmağını şakağına çıkarıp yavaş yavaş kaşıyınca onunda bilmediğini anladım. Bu durumdan aşırı zevk alsamda sonlandırmam gerektiğini biliyordum. Onlar aralarında Pazar gününün İngilizcesi neydi diye tartışırken, ben kolçantamı açıp içinden askeri kimliğimi çıkardım, nöbetçi askere uzattım. Şüpheli gözlerle bana bakıp kimliğimi aldı. Saniyeler içinde hızla döndü esas duruşa geçip tekmil verdi.
"Komutanım çok özür dilerim, ben anlayamadım. " Diye kendini savunmaya başladı.
"Bir daha olmasın. " Dedim, elimi uzattım. Önce elime baktı. Sonra kimliğimi eline aldığından beri gergin olan vücudu biraz gevşeyip sıkmak için elime uzandı ve tuttu. Fevri bir hareketle elimi elinden kurtarıp "kimliğimi ver asker, elimi tutma" diye bağırdım. Yaptığı salaklığı anında farkedip kimliğimi bana verdi. O, özür dilemeye devam ederken ben, onu dinlemeyip binaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇE
Action"O bebeği ben öldürdüm." Uzun uzun mezar taşına baktı, mezara baktı, kara toprağa baktı. Usulca bana döndü, inkar etmemi bekliyordu. Puslu gözleriyle yüzümü inceledikten sonra hareleri harelerimi buldu. Ufacık bir söz bekliyordu benden inkar etmemi...