12. Bölüm: Tozlu Çerçeveler

12 1 0
                                    

10 yıl önce...

Lavin, elindeki kalemi çevirdi sessizce. Parmaklarının arasında dönen kalemi parmaklarını kapatarak tekrar durdurdu. Yeşil gözleri babasının üzerinde geziyor, sıkıldıkça iç çekiyordu. Babası üzerindeki takım elbise yerindeydi yine. Resmi bir gülümseme vardı dudaklarında. Karşısındaki adamın sorduğu soruları dinleyip kısa cevaplarla cevaplıyordu. Kısa ve öz olduğunda herkes onun ne kadar havalı olduğunu düşünüyordu.

Sıkıntıyla ofladı Lavin. Önünde çizdiği resme döndü tekrar. Kardeşini çizmeye çalışıyordu. Bir karakalem çalışmasıydı bu. Babasının görmemesi gerekiyordu. Eğer görürse kızardı. Babası ondan bahsedilmesini de sevmezdi.

Kalemi kağıda yaklaştırıp yavaşça saçlarının olduğu yere sürttü siyah kalemi. Kalemin kağıda sürtüğünde arkasında hafif bir gri iz bıraktı. Gölgelendirmeye çalıştı Lavin. Dudaklarını birbirine bastırarak kalemi geri çekip resmi izledi. Kafasını omzuna yatırdı. Yaptığı resmi güzel bulmuyordu. Çiziminin ne kadar güzel olduğunun farkında değildi. Ne kadar güzel bir sesi olduğunun, ne kadar güzel piyona çaldığının farkında değildi. O keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus gibiydi. Ama kendisi de bunun farkında değildi.

Ayaklarını sallamaya devam etti. Boyu sandalyeye yetmiyordu. Aslında kısa değildi ama sürekli bunun olmasını seviyordu. Ayaklarını sallamak çok eğlenceliydi. Kendini bir lunaparktaki o büyük salıncaklarda gibi hissediyordu. O hiç normal bir parka gitmemişti ki. Onunla oynayacak kimse yoktu. Eline tutuşturdukları biletlerle lunaparkta geziyordu sadece. Herkesin korktuğu yüksek aletlere bindiğinde bile mutlu oluyordu. Kulaklarındaki uğuldama, savrulan saçlarının yüzüne çarpması, gözlerini açtığında ayaklarının altında gördüğü rengarenk bir dünya heyecanlandırıyordu onu. Kalbinin hızla atmasını seviyordu.

Lavin sıkıntıyla defterini kapatıp masadan alarak kucağına bıraktı. Önündeki masaya dirseğini yaslayıp yanağını da eline yasladı. Dudaklarını bükerek ayaklarını sallamaya devam etti. Ayaklarını salladığından dolayı masa da hafifçe titriyordu. Gözleri etrafındaki kameramanlarda ve stüdyonun ekibinde gezindi.

"Merhaba tatlım." Dedi Lavin'in yanındaki sandalyeye oturan bir kadın. Siyah, dalgalı saçları dökülüyordu beline doğru. Dar bir pantolonu ve siyah bir tişörtü vardı. Kadının sarıya yakın ela gözleri ve makyaj da olsa güzel görünen yüzüne baktı Lavin.

Kadının yüzündeki sevecen gülümseme Lavin'i rahatlatmıştı. Yaka kartında yazdığında göre kadın burada yayına hazırlık için ünlülere makyaj yapan kadınlardan biri olmalıydı. Lavin de sakince gülümsedi.

"Merhaba."

"Ne kadar tatlı bir kızsın sen." Dedi kadın dirseklerini masaya yaslarken. Lavin ayaklarını sallamaya devam etti.

"Teşekkürler."

"Canın sıkılıyor mu? İstersen sana yiyecek bir şeyler getirebilirim?"

Lavin başını hemen iki yana salladı. Yabancılardan gelen hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Hayatında yabancılara ve onların getirdiklerine yer yoktu. Hayatındaki insanları zor anlarken diğer kimseye güvenemezdi. Bu büyük bir hata olurdu.

"Hayır. İstemiyorum." Dedi Lavin çocuksu sesiyle.

Kadın Lavin'in babasına bakarak gururla gülümseyip kafasını salladı. "Baban seni güzel yetiştirmiş anlaşılan. Ama beni yabancı gibi görmene gerek yok. Buradaki bir çalışanım sadece. Misafirimize iyi bakmak isterim." Dedim gülümseyerek. Ardından kızı umursamadan ayağa kalktı. "Hemen dönerim." Diye mırıldanıp uzaklaştı kızın yayınından.

VanilyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin