adın ne senin?

943 68 60
                                    

Bölümün sonuna kadar sabretmenizi isteyeceğim bebeklerimmm olaya son sahnede giriyoruz çünkü bu arada yorum ve oy atmayı ihmal etmeyin lütfen

İyi okumalarr

×××

"Evimden defol!"

"A-Açıklayabilirim Taehyung. Din-Dinle b-" onu üzerinden ittirmemle yere yığıldı. Ağlayan sesi artık beynimi zorlamaya başladığı sırada kaşlarım sinirden seğirmeye başladı. Utanmadan ağlayıp, bir de masummuş gibi düşürdüğü omzunu ve eğdiği başını gördüğüm her saniye kalbime bir acı saplanıyordu.

Görevden heyecanla dönüp evde en son görmek isteyeceğim manzaradan sonra hançerlenmiş misali acıyan kalbim ve karmakarışık olan duygularım ister istemez hissiz benliğimi zedelemiş, dehşetin ele geçirdiği gözlerimi doldurmaya başlamıştı. Her saniye daha da öfkelenmeye başlarken önümde, ayaklarımın ucunda diz çökerek ağlayan bedenin kolundan sıkıca tuttum ve yerden doğrulup hızlı adımlarla dış kapıya sürüklemeye başladım. Kolunu sıkan kolumu tuttuğunda ona döndüm.

"Bi-Bir kere dinl-"

"Sus lan!" Yüzüne yapıştırdığım tokatla yüzü benim soluma doğru yattı. Ağlaması ve hıçkırıkları bir anlığına durulmuş, yerdeki bakışlarını yavaş yavaş bana yükseltmişti. 5 yıllık sevgilimin bunu yapmış olduğu gerçeği benim ona vurduğumdan daha şiddetli bir şekilde yüzüme vurmuştu sanki. Güçlü durmaya çalışsam da gözlerim ve kirpiklerim ıslanmıştı. Sesim zar zor çıkıyordu.

"Neden..." yutkundum olması gerekenden çok daha tiz çıkan sesimle. Onun -ben onu o adamla yakaladığım an yüzüne yerleşen- pişman ifadesiyle depreşen öfkemle tekrardan bağırdım. "Neden yaptın bunu?!"

Tekrardan hıçkırmaya başladı. Ellerinin iç kısmıyla yüzünü sakladı. Hemen sonrasındaysa sağ eliyle siyah saçlarını taradı. Ellerine uzandı elleri ama ellerimi hızla çekmem ile durdu. "Özür dilerim sevgilim."

"Bana sevgilim deme." bana biraz yaklaşırken geriye doğru adımladım. Bu saatten sonra onun sesini duymak, dokunuşunu hissetmek, gözlerine bakmak istemiyordum. Onu bir daha görmemek istiyordum sadece. Kaybolması, bir daha yakınımda dahi olmaması... mutlak arzumdu. "Git Mingyu."

Gözlerime yalvarırcasına bakıyordu. 'Yapma' diyordu sanki.

O yapmıştı ama. Bu ihanet o kadar değerli miydi onun için? 5 yılını, sevgilisini, evini-yuvasını kaybetmeye razı olabilecek kadar...

"Git artık! Git!" ağlamaya başladığım sırada hızla kolundan tuttum ve kapıya doğru sürüklemeye devam ettim. Kapının kulpunu indirdiğim gibi açarak onu dışarıya attım. Yüzüne kapatacağım sırada elini arasına koyduğunu fark ettiğimde kapı eline değmeden durdurmuştum.

Ona hâlâ kıyamıyor olmam tekrardan öfkemi katlamıştı.

"Kıyamıyorsun bana." Sustum. Gerçekleri duymak kırıyordu çünkü.

Suskunluğum ve bitkinliğimden fırsat yakalayarak ellerini yüzüme uzattı ve avuçladı. Onu durdurmaya bile mecalim yoktu. Yüzüme yaklaştı ve burukça gülümsedi. "Çünkü seviyorsun beni. Çünkü sen de aşıksın bana, benim sana olduğum kadar. Benim gibisin sen de."

"Ben seni aldatmadım Mingyu."

Yutkundu. "Git artık. Sikeyim defol git sadece." Tonlamam sonlara doğru incelmiş, yalvarır gibi olmuştu. Ama o buna rağmen isteğimi reddetmişti. Solan ifadesinin yerini tekrardan buruk gülümsemesi aldı. "Yapma böyle sevgilim. Yapma. Kıyma bana. Kıyma bize. Seni seviyorum, daima."

Şeytanını Nasıl Eğitirsin? |taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin