...bir bebek olarak.

748 66 22
                                    

İlham perileri gelince bir bölüm daha atım dedimm bi de fark ediyorum oy atmıyonuz kızıcam ha yorum falan da yok ama neyse daima seviliyosunuz cicimlerr

Bu bölüm minik şeytanımızı konu edinecek. Düşündüğünüzden çok daha farklı bir karakter lütfen tanıtımda en başta bahsettiğim özelliklere bir göz atın. Ona göre yargılayın karakteri. Okurken de karakterin bir şeytan olduğunu unutmayın.

İyi okumalarrr

×××

"Ahmm y-yavaş ol."

Deliğim deki doluluk hissiyle yanıp tutuluşurken kucağına yerleştiğim kölenin inlemesini duydum. Anın hazzıyla ister istemez güçlerim açığa çıkmış, bedenimin çok fazla ısınarak avuçlarımdan kıvılcımlar çıkmasıyla bu faninin canı yanmıştı. Tabi ki bu umrumda değildi. Gerekirse aleti kül olup gitsin önemli değildi. Tek önemli olan benim şu anda hazzı yakalamış olduğum bu dakikalarda bir an önce boşalabilmemdi. Güçlerinin açığa çıkması da avuçlarımı kaşındırıyor, zaten daima sıcak olan bedenimin daha da sıcaklamasına neden oluyordu. Gücüne güç katıyordu. Birinin ölümüne neden olsa bile...

Gözlerim kan kırmızısına büründüğünde boşalmaya çok yakın olduğunu anladım. Sanki hiç hızlı değilmişim gibi daha da hızlanırken odada yayılmaya başlayan dumanları görmezden gelmeye çalıştım. Kulaklarım zevk'in getirisiyle çoktan tıkanmışken altımdaki adamın yalvarışları çok da duyulmuyordu. Tam sona yaklaşmışken altımdaki doluluğun azaldığını fark etmemle gözlerim, hazzın son bulmasıyla eski açık kahvesine büründü. Sinirden kaşlarım çatılırken dilimle yanağımın içini dövdüm. Burnunu çektiğimde altımdaki köleye döndüm hızla.

Arnavut köle çoktan közlenmiş, aleti sadece kıkırdağı belli olacak raddede erimişti. Odadaki dumanın ondan çıktığını anladığımda bu insanların ne kadar zavallı olduğunu bir kez daha anladım.

Bir prens olarak saymadığım defa dünyaya gelişim yine hüsranla son bulmuştu. Sıkkınlıkla nefes verirken yerdeki bedeni süzdüm.

"Tam da boşalacakken... Hay sikeyim."

Sesim oldukça sessiz çıkarken yüzümü buruşturdum. "Bu kadar çabuk mu öldün gerçekten?" Çıplak ayağımla onun közlenmiş yan gövdesini dürtükledim. Geberip gitmişti. Ama benim kafam çok daha önemli bir sorunda takılıkalmıştı. Boşalamamıştım!

Boş saray odasını gözlerimle kolaçan ederken aklıma gelen fikirle yatağa tekrardan döndüm. Geberip gitmiş bedeni incelediğimde onunla sonra ilgileneceğimi düşünüp yataktan yere itekledim ve boş kalan yatağa yerleştim.

İşim yarım yamalak kalınca son karar kendimi parmaklamakta kalmıştı. Uğraşmak istemesem de gerçekten de boşalmam gerektiğini hatırlatmıştım kendime. Çünkü boşalamadığımda güçlerimi kontrol edemez hale geliyordum. Ceheneme geri döndüğümde azar işitmek istemezdim. Hele ki babam duyarsa... Bu kez gerçekten cezalandırabilirlerdi.

Dizlerimi yatağa indirip köpek pozisyonunda oturduğumda hemen harekete geçip işaret ve orta parmağımı deliğime iteklemeye başladım. Zaten çoktan ıslanmış deliğimden hızla kayıp giderken onları hızlandırarak gelgitler yapmaya başladım. Tekrardan içimdeki doluluk hissiyle yanıp tutuşmaya başlarken testislerimdeki hareketlilik hissiyle kasıklarıma giren ağrı başımı döndürmeye başlamıştı. Tam penisin sızardırmaya yavaş yavaş başlarken bir anda içimden çıkartıp hızla içime sokacağımda elim bir güç tarafından durduruldu. Bununla beraber gözlerimi açtım.

"Jeon Jungkook!"

Tüm odada hatta tüm sarayda yankılanan gür sesi duyduğumda yutkundum. Ups... Şimdi sıçmıştım işte. Şaşkınlığımdan hâlâ köpek pozisyonunda parmaklarım deliğinin ucunda duruyorken karşımda iki iblisle duran şeytan babam bağırdı.

"Sen hiç akıllanmaz mısın?!"

Kendime geldiğimde yavaşça ayaklandım. Çırılçıplak olmamı umursamadan koltuktan ellerimi geriye atıp oturdum.

"Ne olmuş baba? Keyfime bakıyorum işte. Bana bunu diyen sen değil miydin?"

Yüzünü ekşitti sinirle. "Saygısız!"

Bunu biliyor olduğumdan dolayı pek de kırılmamıştım. O yüzden esnememi çekinmeden sunmuştum onlara. O sırada babamın yanındaki iblisler beni ve -çıplak görmenin fırsatını geri çevirmeyerek- seksi vücudumu izliyor olmalılar ki babam bir de onlara bağırdı.

"Dönün lan önünüze!"

O sırada artık ağrımaya başlayan başım ve çınlayan kulaklarımı avuçlayarak gözlerimi yumdum. "Ah bu saatte... Kulağımı hissetmiyorum sanırım."

Bana doğru bir adım attığında yerdeki közlenmiş kölenin cesedine takılmış, öne doğru tökezlemişti. Tam çıplak bedenimin üzerine düşeceğini düşündüğüm için geriye çekilmeye çalışacakken iblisler onu kollarından tutmuş, tekrardan doğrultmuşlardı. O sırada yüzünün aldığı hâle öyle çok gülmek istiyordum ki... Ama beni gebertmemesi için susmuştum.

Çok da kendimi tutamamış olmalıyım ki dudaklarımın arasından çok kısık bir kahkaha dökülmüştü.

"Kes!"

Elimle dudaklarıma görünmez bir fermuar çekerken tekrardan bağışını duydum. Bu kadarı gerçekten başıma iyi gelmiyordu. Tam tekrardan konuşmak için dudaklarını araladığında içeriden duyulan -yaklaşan- sesler ile hızla bana döndü. Sarayın asıl sahipleri geliyor olmalıydı.

"Cehenneme dönüyoruz. Orada keseriz cezanı. Serseri!"

Bir parmak şıklatmasıyla -siyah uzun pelerinimi giyinmemi es geçersek- kendimi ateşlerin ve günahkarların çığlıklarının yuvası, cehenneme geldiğimizde yüzümü ekşittim. Sikeyim neden her boka karışıyordu ki?!

Tam sinirle tekrardan dünyaya dönmek için parmak şıklatacağım sırada hiç bir sikim olmamış, kendi kendime parmak şıklatmaya devam etmiştim. Gözlerim boşa şıklattığım parmaklarıma bakarken aklıma gelen şey ile hüsranla gözlerimi yumdum.

Boşalamamıştım. Bu yüzden de güçlerini kontrol edemiyordum. Sürekli kendime tek gecelik faniler bulmam bir zaman sonra götümde böyle patlayacağını yüzüme bir defa daha vururken babamın sırıtışıyla gözlerimi açtım. Gülerdi tabi.

Sırıtışı yerini şeytaniliğin ötesine taşırken derince soludum. Cezamı duymaya yakın olduğumu az çok anlarken sıkkınlıkla kollarını önümde birleştirdim.

"Cezana gelecek olursak... "

Güç kullanma yasağı, yaşam kısıtlaması yasağı, zemheriye gönderilme... hangisini seçeceğini tam olarak kestiremesem de aklıma en çok son şık yatıyordu. Biraz acıtıyordu ama az çok alışmıştım.

Tam aklım bu düşüncelerle dolarken duyduğum sözlerle kendimden geçtim. "Dünyaya gönderileceksin. Bir daha dönmemek üzere..."

Yutkundum. Göz bebeklerim titremeye başlarken şaşkınlığımla dudaklarım zar zor aralandı. "Dü-Dünyaya mı?"

Sırıtırken kafasını olumlu anlamda salladı. O da benim gibi kollarını önünde birleştirirken benimkiler çoktan çözülmeye başlamıştı.

"Bir daha dönmemek üzere mi?"

Tekrardan kafasını salladı. O sırada sanki psikopat gibi bir anda gülmeye başlarken heyecanla zıplamaya başladım. Sikeyim bu benim için ceza değil ödüldü resmen!!!

Dünya! Woah!!!!

Sonunda!!

Benim gülüşüm onun soluğu olurken boğazını temizledi. Hemen sonrasındaysa hızla kendini toparlayıp gülümsedi.

"Aynen öyle oğlum. Dünyaya gönderiliyorsun..."

Heyecanlı kahkahalara boğulmama ramak kalmışken büyük alkışlarımı sonlandıran onun bu cehenemde yankılanan son sözleriydi.

"... bir bebek olarak."

.
.
.

Okulda ilk dersteyim, boş ders ve bölüm yazıyım derken götüm çürüdü amk

Neyse bu kadar zahmete oy vermeyeni yorum yazmayanı götten-

Şeytanını Nasıl Eğitirsin? |taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin