yirmi beş

24.9K 1.7K 413
                                    

"Duman, senin baban bu kadar arsız mıydı yoksa bu yönünü ilk defa mı görüyorum?"

Lacivert gözlerini bana dikmiş sözlerimi dinlerken kuyruğunu hızla sallıyordu. "Dünden beri bir mutlu bir mutlu... Milli piyango ona çıkmış gibi davranıyor. Hayır yani alt tarafı bir öpücük." Sıcak dudakları zihnime düştüğünde kalbimdeki heyecan büyüdü. "Alt tarafı öpücük demeyelim şimdi de. Ayıp olur o öpücüğe."

Kuyruğunu sallamayı bırakan Duman ile hayıflandım. "Of, köpekle konuştuğum konuya bak! Asıl arsız sensin Özüm."

Kapı zilinin çalmasıyla Duman havladı, kucağımdan inip koşarak koridora gitti. Ritmiyle göğüs kafesimi zorlayan kalbimin varlığıyla yerimden zıpladım. "Ay geldi!" Heyecanımı dizginlemeye çalışırken aklıma gelen ilk şey yanımdaki telefonumun ekranından yansımama bakıp güzel olup olmadığıma kanaat getirmekti. Fakat gözüme çarpan tek şey dünün başrolü olan dudaklarımdı.

"Bayılacağım şimdi şuraya." Koridora geçtiğimde Duman üzerime koşup patilerini dizlerime yasladı. Ağlamaklı sesler çıkarırken kafasını okşayıp "Tamam açıyorum kapıyı," dedim. Sol yanımdaki gürültüye kulaklarımı tıkayıp kapının kilidini çevirip açtım. Görüş açıma giren heybetli bedenle birlikte yüzüme tebessüm kondurdum.

Dün kestiğim saçlarıyla, keskin yüz hatlarıyla, geniş omuzlarıyla, özellikle de orta kalınlıktaki dudaklarıyla yakışıklı gözüküyordu. Yine dudaklara geldi mesele Özüm.

"İçeri almayacaksın herhâlde?" Göz kırparak sorduğu soruya karşılık odağımı tıpladım. Sersem olmuştum iyice. "Niye almayayım ki? Geç içeri."

Botlarını çıkartıp içeri koydu. Yanımdan geçip eve girdiğinde "Beni kesmekten olabilir mi?" diye sordu kısık sesiyle.

"Ne münasebet canım." Montunu üzerinden çıkarıp askıya astı. "Seni neden keseyim ben?" Yanağındaki kıvrımlar gülüşüyle derinleşirken gözleri dudaklarıma kaydı. İnce imâsını hissettiğimde omzuna bana göre güçlü ona göre cılız olan yumruğumu indirdim. "Seni kapıya atacağım! Arsız."

"Ben bir şey demedim ki," dedi masuma çalan bir ifadeyle. Kısılmış mavilerim kanmadı bu ifadesine. "Asıl senin aklın hep başka şeylere çalışıyor." Kısmen haklılık payı vardı ama kısmen.

"Gözlerin çok şey söylüyor Alp ve ben gözlerinden her şeyi okuyabiliyorum."

"Hm," dedi üzerime doğru adımlarken. Mesafeyi sıfıra indirdiğinde sırtım duvarla buluştu. Başını aşağı eğip hoş bir tebessümle "Şimdi ne söylüyor gözlerim?" diye sordu. Kuş gibi çırpınan kalbimin tenimi dövercesine atışı eşliğinde bana dikkatle bakan kahveleri inceledim.

Gözler kalbin aynasıysa eğer onun kalbi sol tarafında değil iki kahvedeydi. Bir mücevher gibiymişim bakıyordu. Sanki yıllardır müzede köşede kalmış tozlanmış bir eserdim, onun keşfetmesiyle değerli olduğumu anlamıştım. Hayatımdaki en büyük şans bu adamın beni bulmasıydı.

"Cevap alamadım Özüm. Yoksa gözlerimi okuyamıyor musun?"

Sesinin tınısı içimi titretirken gözlerimi kaçırmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Merakla bekleyen ifadesine karşılık "Okuyorum," dedim. Az sonra bayılacak gibi hissetmeme rağmen sesimin bu kadar güçlü çıkmasını takdir etmiştim.

"Söyle o zaman Özüm," dedi elini belime sararken. Parmakları usulca tenimi işgal ederken derin bir nefes aldım. Bu hamlem ile ciğerlerime kokusu doldu. Biz ne ara bu hâle gelmiştik sahi?

Kʼalp Gʼözüm | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin