10.Bölüm

1.2K 94 117
                                    

Bu kalp bi sende titrer.

"Gitme..."
Aniden tutup çektiğinden kendimi bir anda üstünde buldum ama şöyle bir sorun vardı ki o sarhoştu, ve daha bu sabah bana uzak durmamız gerektiğini aramızda hiç bir şey olmadığını açık bir dille ifade etmişti. Eğer şuan yanında kalırsam ne o nede ben kendime engel olabilirdim.

"Gitmem gerek" keşke tüm bunları ayık kafayla söyleseydi.

"Lütfen bari bu gecelik yanımda ol, o kadar canım yanıyor ki Dila senden nasıl uzak durmam gerektiğini bilmiyorum sana o kadar aşığım ki seni başkasıyla görmeye dayanamıyorum."

"O zaman neden, neden öyle davrandın sabah bana Doruk neden benim üzüleceğimi bile bile söyledin o lafları"

"Dila, çünkü o öyle istedi karşı gelemezdim ve uykumda vardı tabi uyuya kalmışım" sarhoşluğu ele geçirmişti onu ne dediğini bilmiyordu çünkü kim ne yapabilirdi ki ona. Gözleri yavaş yavaş kapanmıştı, kolumdaki elini yavaşça kolumdan çekip çıkacaktım ama gördüğüm göz dövmesi dikkatimi çekmişti. Kolunu yavaşça yatağa bırakıp hızla gidip ışığı açtım. Tekrar yatağa yaklaşıp koluna dikkatli bir şekilde baktım, çift bir mavi göz vardı hemen üstünde de D harfi eğik bir yazıyla yazılmıştı. Bunlar benim masmavi olan gözlerimdi onun bende en sevdiği özelliğim gökyüzünü, denizi andıran gözlerimdi.

Eskiden hep ona özgürlüğü heyecanı güzelliği iyi olan ne varsa ona onu hissettirdiğimi söylerdi. Tabiki bende ona boş kalmaz ormana benzeyen yeşil gözlerinden överdim onu, biz hep birbirimizi tamamlardık, dünya nasıl denizsiz, ormansız olmazsa Doruksuzda Dila, Dilasızda Doruk olmazdı.

Kendi kendime bir süre kitap karakteriymişim gibi edebiyat yaptıktan sonra kolunu yavaşça yanına bırakıp ışığı kapattım, odadan çıktıktan sonra hafif sersemlemiştim, duvardan destek alarak merdivene adımladım, demirlerden tutunarak yukarıya çıktım odama geldiğimde derin bir nefes verip yatağıma girdim. Fazla yorulduğumdan ve bir o kadar da halsiz olduğumdan uykum gelmiş gözlerim kendiliğinden kapanıyordu.

🍀

Sabah uyandığımda saat kaçtı inanın bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var ki şuan aşağıya inmezsem Doruk Ardayı çiğ çiğ yiyecekti. Bağırış sesleri gelmeye başlayınca elim ayağıma dolanmıştı yataktan kalkmaya çalışırken yorgana takılıp yere düşmüştüm, kısa bir süre seslerini kesmişti sanırım bu ses ama ne fayda Doruk durur mu? Düştüğüm yerden kalkıp hızlıca kapıyı açtım, merdivenleri inerken yine düşecekmiş gibi olsamda ayakta kalmayı başarmıştım.

"Kimsin lan sen" Doruğun sesi tekrar doldurdu kulaklarımı.

"Manitasıyım belki amk sen kimsin Birader" Arda'nın kurduğu cümleyle gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum, ama bu onun her zaman ki haliydi Doruklada dalga geçiyordu.

"M-manitası mı" şaşırmıştı bende dururmuyum inat olsun diye devam ettirdim.

"Evet" dedim tekrar Ardaya dönüp,

"Aşkım hazır mı kahvaltımız, yoksa unuttun mu söz vermiştin yaa"
Asla böyle bi insan değilim ağlıyacağım şimdi.

"Hazır bitanemde bu dingil kim ve ne işi var evimizde, yoksa aldatıyormusun beni?" tövbe estağfurullah.

Gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk, Arda Doruğu tabiki tanıyordu ondandı bu rahatlığı.

"Lan ne demek bitanem Asel! Noluyo" dedi Doruk dişlerini sıkarak.

"Kocamda kocam" omzuna sarılmıştım. "Yaa Ardaa gönder şunuda kahvaltımızı yapalıım" demiştim ama şuan kendimden tiksiniyordum.

Arda gülümseyerek ellerini sardı belime ama sarılmasıyla ayrılması bir olmuştu.

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin