5|Beni beğenir sandım.

46 9 2
                                    

Ni do zadnjeg leta, ni do kraja sveta
Sudbina je moja kleta
Ova duša nema dom, ova duša nema ton
Crne zore svеće gore, moje morе
,,,

Günlerim sancılı geçiyordu. Düşünmekten sürekli olarak başım ağrıyordu. Buluşmalara gitmiyor, yarışlara bile katılmıyordum.

San, yıllar sonra bile bütün dengemi alt üst ediyordu.

Hepsi tek tek nasıl olduğumu sormak için evime gelmişti. Hastayım, diye geçiştiriyordum. Ne kadar sürerdi bu, bilmiyordum. Yanıma son gelen Yeosang olmuştu. Bir şeyler seziyor gibiydi ve ben çok korkuyordum bu ihtimalden.

Tam şu an da, oturma odamdaydık. Dizine koymuştum başımı. Saçlarımı okşuyordu.

Bazen, bu ellerin San'a ait olmasını diliyordum.

Yerinde kıpırdandı. Bir şeyler vardı kafasında. İç geçirip sırt üstü uzandım ve ona çevirdim başımı.

"Söyle."

Çatlak çıkan sesime aldırmadım. Korkuyordum. Yeosang'dan bir şeyler saklamak zaten canımı sıkarken, şimdi bir şeyleri biliyor gibi beklentiyle bana bakması hep ağrıtıyordu karnımı.

"Ne dedi sana?"

Alt dudağımı dişledim. "Kim?"

Dudaklarını yaladı, gözlerini devirdi ve kapattı birkaç saniye. "Aptal değilim ben, Wooyoung. Ne dedi sana yemek yediğimiz akşam?" Gözlerimi kaçırdım. Sanki birkaç saniye daha baksa her şeyi anlayacak gibiydi.

"Önemli bir şey değil, konuşmak istedi ben de reddettim."

Gözlerini kıstı. Yüzümde gezindi birkaç dakika. Yüzünde ufak bir gülümseme yer edindi kendine, alaycı bir gülümseme. "Yıllardır birbirimizi tanıyoruz, hâlâ yalan söylediğinde sana inanacağımı sanıyorsun."

Ofladım ve doğruldum. Sırtımı koltuğa yasladım ve kendime çektim çıplak bacaklarımı. Yanağımı dizime yaslayıp Yeosang'a baktım. Durdum birkaç saniye. Kelimeleri toparlamaya çalışıyordum ama nafileydi.

"San beni öptü." Fısıltı çıkmıştı sadece dudaklarımdan, sesli bir şekilde söyleyip kabullenemiyordum aramızda yaşananları. "Yunho'nun doğum gününde."

Yutkundum ve gözlerine baktım. Ellerim titriyordu. Gözünde hiçbir ifade yoktu. Söylediklerimi anlamaya çalışıyordu sanırım.

Ben de yaşarken hiçbir sikim anlamamıştım, Yeosang.

Yerimde kıpırdanıp bir şey demesini bekledim. Büzülüyor, oturduğum yerde küçülüyordum sanki.

"Ne?"

Ofladım tekrar. Bakışlarımı başka bir yere çektim.

"Öptü işte. Kavga ederken bir anda-"

"Sen de izin mi verdin geri zekalı? Nasıl yapabilir ya böyle bir şeyi? O kadar yaşanan şeyden sonra, ne hakla? Sen de nasıl izin verdin buna Wooyoung? Hiç mi düşünmedin yaşadıklarını?"

Kaşlarımı çattım, dudaklarım büzüldü. Gözlerim doluyordu, burnumun ucu kaşınıyordu.

"Elim ayağıma dolandı Yeosang, ne yapacağımı bilemedim. Kaçtım sonra evden."

Derin bir nefes alıp saçlarını geriye taradı. Bana baktı dik dik. Dudaklarını yaladı, sakin kalmaya çalışıyordu ama beceremediği o kadar belliydi ki.

"Amacı neymiş, söyledi mi?"

Çenemi dizime bastırıp gözlerimi kapattım. "Sarhoşmuş, öyle dedi. Sonra bir daha öptü."

stitches | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin