Sometimes it feels like I've got a war in my mind
I wanna get off, but I keep riding the ride
I never really noticed that I had to decide
To play someone's game, or live my own life
And now I do, I wanna move
Out of the black, into the blue
,,,"Nerde kaldın amına koyayı- Bu yüzünün hali ne?"
Kapıyı açtığı gibi bağıran Yeosang'a yüzümü buruşturdum ve içeri girdim. Elimdeki tatlı pakedini eline tutuşturup mutfağa ilerledim. O da peşimden geldi hızlı adımlarla.
"Cevap ver, naptın yine?"
Hongjoong'un mutfağına girmiş, masaya bakmıştım. Altısı da her zamanki yerlerine kurulmuştu. Beni gördüklerinde gözleri büyüdü.
İç geçirip arkamdan bağırarak gelen Yeosang'a baktım. "Kavga ettim yavrum." Alnına sussun diye küçük bir öpücük bıraktım ve tekrar masada oturan arkadaşlarıma döndüm.
"Kusura bakmayın, beklettim. Başlasaydınız keşke."
Ceketimi çıkarıp oturacağım sandalyeye bıraktım ve kazağımın kollarını sıvadım yavaşça.
"Yüzündeki kan kurumamış bile Wooyoung."
Başımı iki yana sallayıp lavaboya yöneldim. "Geçeer."
Hızlı adımlarla lavaboya ilerleyip aynadaki yüzüme baktım. Az çok dağılmıştı yüzüm.Dudaklarımı yalayıp derin bir nefes verdim.
San, mutfağa girdiğim andan beri gözlerini üzerimden ayırmamıştı.
Başımı iki yana sallayıp suyu açtım. Bu akşam her şey güzel geçecekti. Tekrar başlamıştım ilaçlarıma.
Akan suyu avuçlarıma doldurup yüzüme çarptım. Açıkta kalan yaralarım yanarken pek de sızlanmamıştım. Suyu kapatıp aynadaki yüzüme baktım bir süre. Ardından kenardaki havluyu alıp yüzümü sildim.
Havluyu yerine bırakırsam Hongjoong'un beni öldüreceğini bildiğim için kirli sepetine attım ve dolaptan yara bandı çıkardım.
Ezbere biliyordum hepsinin evini.
San hariç.
Birkaç yara bandı alıp yaralarıma yapıştırdım ve çıktım banyodan.
Hızlı adımlarla mutfağa gidip kuruldum yerime. Gözlerimi bana bakan arkadaşlarımda gezdirdim.
"Ne?"
"Ne bok yedin?"
Seonghwa'ya dönüp omuz silktim. "Bi çocuğu sıkıştırmışlardı, dayanamadım."
Seonghwa derin bir iç çekti. "Kendine gelmeyi düşünüyor musun yakın zamanda, Wooyoung?" Kaşlarımı çattım. Gayet kendimdeydim onlarlayken. Gözlerimi masada gezdirip yerimde kıpırdandım.
"Kendimdeyim ben. Çok takıyorsunuz kafanıza."
Gecenin ilerleyen saatlerinde, içtiğim viskinin etkisiyle gevşemiştim bir hayli. San tam çaprazımda olmasına rağmen, kafamın içinde görmezden gelebiliyordum onu.
Sohbetlere katılıyor, gülüp eğleniyordum.
Şimdi de salonda otururken Yunho'nun çağırmasıyla bardağımı alıp televizyonun başına geçtim. PlayStation oynayalım demişti, ben de kabul etmiştim.
Televizyonun açılmasını beklerken etrafıma baktım. Yeosang ve San ortalarda yoktu. Kaşlarımı çatıp daha dikkatli gezdirdim gözlerimi.
"Yeosang nerde?"
![](https://img.wattpad.com/cover/301539833-288-k716996.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stitches | woosan
Fiksi PenggemarEğer öpüşlerinden mahrum kalacaksam dikişlere ihtiyacım olacak. t/w: argo ve şiddet içerir.