8八

32 4 14
                                    

''KANKA ÇOK HAVALI KONUŞMAMIŞ MIYIM YA''
Yüksek bir ses tonuyla odaya doğru gelen Changbin'le konuşuyordum salonun ortasındaki koltukta uzanırken. Gülüşmeler eşliğinde biramı yudumlarken olanları anlatıyordum bir yandan. Sanki iyi bok yemişim gibi birkaç saat önce olanları anlatıyordum biraz da olsa kendimi haklı göstererek.

Yatak odasından benim için yastık yorgan getiren Changbin bir yandan da kulağı bende beni dinliyormuş gibi yapıyordu. Ama bir kaç saattir kesintisiz konuşmamdan ötürü artık pek takmıyordu sanırım.

''Yakında dayak yiyince gösterecekler sana havalı olan kimmiş.'' dedi getirdiği örtüyü koltuğun kenarına bırakırken. Changbin'in içten içe üzüldüğü ses tonundan belli oluyordu ama şakaya vuruyordu her zamanki gibi. ''Yat hadi.''

''Erkek adama bi şey olmaz aga.'' diyip elimdeki bira şişesini havaya kaldırdım bir anlık gelen gazla.

''Üstünü değiştirecek misin?''

Elimi yavaşça aşağı indirdikten sonra kafamı geriye yatırıp tam arkamda kalan Changbin'e doğru baktım. Yavru köpek bakışlarımla evet der gibiydim.

Changbin'in eliyle gel işareti yapıp sırtını dönmesiyle ben de yattığım yerden kalkıp elimdeki şişeyi orta sehpaya bıraktıktan sonra hemen peşine takıldım. Büyük bir adımla hemen yanında belirip omzuna sarıldım yan tarafından.

''Leş gibi sigara kokuyorsun aminakoyim.'' diyen Changbin'in suratına olabildiğince gıcık bir bakış atıp daha da sırnaştım ona doğru. Benim de sevgi dilim insanları kızdırmaktı galiba. O ise benim bu çıkışlarıma alıştığından , biraz da içten içe gülerek karşılık veriyordu çoğu zaman. ''Hepimiz Dior parfüm kokamıyoruz maalesef canım.''

Zaten hemen hemen aynı boylarda olduğumuzdan bana olabilecek herhangi bir eşofmanı alıp altıma geçirdim. Changbin'e de iyi geceler öpücüklerimi bıraktıktan sonra elimdeki katlanmış pantolonumla beraber koridordan geçerken açık olan ışıkları kapatarak salona geri döndüm. Elimdeki pantolonu koltuğun yanına bırakmamla, Changbin'in Han Nehri tarafında kalan balkonunda kuruldum oturakların tekine.

Changbin benim kaldığım ara sokaklardaki evime kıyasla oldukça güzel bir semtte yaşıyordu bu nedenle de bizim bara da, benim evime de baya uzak bir mesafede kalıyordu diyebiliriz. Buradaki binalar, tertemiz insanlar, parklar, sokaklar çok garip geliyordu aslında. Bizim oralara kıyasla bu tür semtler başka bir dünya gibi gelirdi bana. Ben buraya ait değildim.

Onca saçma düşüncemin ardından daha saçma şeyler düşünmek için saçlarımı sertçe karıştırdım iki elimle. Hala üstümde olan gömleğimin cebimden her zamanki gibi paketimi çıkarıp bir dal aldım içinden. Yine kırmızı çakmağım, yine ben.

Sigaram gözümün önünde alevlenirken daha birkaç saat öncesinde olanlar geçti gözlerimin önünden.

Bir anlık sinirle kendimi ezdirmemek için Hyunjin'e patladıktan sonra masadakilerin beni görüp görmeyeceğini umursamayarak çekip gittim mekandan. Taksiye verecek param olmadığından ve otobüslerin saatlerinin çoktan geçmesinden dolayı Changbin'in evine doğru yürürmeye başladım. Kendi evime gitmeye çalışsam pertimin çıkacağını bildiğimden daha öncesinde de dediğim gibi bu tür zengin mekanları da Changbin'in evine yakın kalıyordu tabii.

Mekandan bir kaç adım uzaklaştığımda seslerin kesilmesiyle abimi arayıp bugün onlarda kalacağımı söylediğimde Changbin'in de ''Ben de birazdan eve geçeceğim zaten.'' demesiyle evlerine doğru yol aldım.

Yarım saat havadaki zifiri karanlık eşliğinde yürümemin ardından evin yakınlarına yaklaştığımı haber etmek için telefonumu çıkardım. Telefonu elime aldığımda yukarıdaki bildirim kısmını kaydırdım parmağımla.

midnight love. hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin