9九

42 5 9
                                    

'Bu bölüm biraz sey biraz uyarı
___________________________


'Kanka ben geri dönüyorum da şey diyecektim.''

''Hızlı söyle masalara bakmam lazım.''

''Yanınızda benim anahtar vardır dimi? Benimki düşmüş.''

''Chan'da olması lazım ama yoksa benim dolaptakini de verebilirim yani.''

''Tamamdır canım 10 dakikaya ordayım.''

&

1 oldu, 2 oldu. Hyunjin'le tartışmamızdan sonra 2 gün konuşmamış sadece bir uçtan diğer uca bana attığı bakışlarına şahit olmuştum. Sanki bana her baktığında bir şeyler söylemeye çalışıyormuş gibiydi ama gurur yapıp yanıma gelemiyordu tabii. Ve haklı olduğum bir konuda ona gidip aramızı düzeltmeye çalışacak kadar salak değildim ben de. 

Evin dibine kadar gidip anahtarımın yanımda olmadığını fark etmemle barın yolunu tutmam bir oldu. Bara 5-10 dakika kala her ne kadar emin olsam da teyit etmek için aradım Changbin'i. Günün yorgunluğuyla utana sıkıla da olsa bir şekil vardım bara. Bugün mekanın diğer günlere göre daha boş olacağını anlayan Chan 1-2 saat de olsa dinlenmemi isteyerek beni eve yollamış ama bu yakaladığım fırsatı da bara git gel yaparak boşa harcamıştım. 

Kapıyı açtığım gibi benim yerimi almış Chan karşıladı beni. Onu görünce ufaktan bir el sallayıp birkaç adım attım ondan tarafa doğru. Benim tebessümüme karşın asabi bir ruh halinde  gözüken Chan beni tedirgin etmemiş de değildi yine de.

Dirseklerimi tezgaha ellerimi de çeneme yapıştıracak şekilde oturdum Chan'ın önündeki uzun taburelerden birine. "Bir anahtar siparişim vardı ama?"

Sanki kapının olduğu yeri dalmışçasına izleyen Chan sesimi duyar duymaz bana doğru döndü. Beni duymamış olacak ki biraz da olsa yüzündeki o asabi bakışı giderip ''Ha.'' dedi kendi kendine.

''Anahtar diyorum. Kapıda kaldım abicim diyorum.''

"He anahtar." diyip pantolonun askılarından birine taktığı kancayı çıkardı önce. Ardından içlerinden benim evimin kapısını açan anahtarı çıkarıp masaya bıraktı yavaşça. Parmağıyla tezgaha bıraktığı anahtarı iterken bu asabi tavrının nedenini belli edercesine konuşmaya başladı. ''Bak sana ne diyeceğim.''

Chan ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi çenemde konumlandırdığım ellerimi koltuk altlarıma yerleştirip kenetledim, hafiften başımı salladım devam etmesi için. 

"Minho'nun elemanları bizim buralarda görmüşler." dedi gülen yüzümü düşürmeye yetecek bir şekilde.

Birden bire ben de ciddileştim istemsiz. "Kimi?"

"Mingi ve bir de kızmış galiba, arkalarında da 3-5 adam."

Mingi, Mingi ve bir kız... "Minju..." dedim kendi kendime. Uzun süredir buraya adımlarını dahi attıklarını görmemiştik, ne ben de bir başkası. Aslında o kızın Minju olabileceği düşüncesi beni bir bakıma mutlu etmeye yetmişti. O zamanlar beni aralarında koruyup kollayan sayılı kişilerden biriydi ama kesinlikle Mingi bu kişilerin bir parçası olamazdı.

"İstersen çıkışa kadar bekle beraber döneriz." dedi Chan elini omzuma attıktan sonra. Daha öncelerde Mingi'nin bana karşı olan davranışları yüzünden aralarında bir husumet olduğunu hatırlıyorum. Chan'ın beni eve tek yollamaması bundan kaynaklanıyor olsa gerek. Onun bana olan davranışlarına Minho dahi aldırış etmeyip, artık Mingi'ye söz geçirmesini söylemesine rağmen  Minho'nun aldırış etmemesiyle çıkmıştı bu sorun haliyle. Elimi hâlâ omzumda duran elin üzerine koyup pat patpatladım. "Bana bir şey olmaz merak etme." 

midnight love. hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin