Mesai saatim bitmişti. Toparlandım, kulaklığımı taktım ve telefona bakarak hukuk ofisinin binasından çıktım. Yaya geçidinden yavaş yavaş geçerken korna sesiyle kafamı kaldırdım. Siyah, lüks, üstünde F harfli bir logo olan bir araba tam önümdeydi ve ilerlemeye de devam ediyordu. Korkuyla gözlerimi kapadım. Ölecektim..Tam o an birinin hızlı ama nazik bir şekilde beni kucağına aldığını hissettim. Kalın ama nazik bir ses "Gözlerini açabilirsin. Sorun yok. Güvendesin." dedi. Yavaşça gözlerimi açtım. Karşımda kumral saçlı, mavi gözlü dünyada gördüğüm en yakışıklı erkek vardı. "Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardınız. Ben Iris." dedim hafif titreyen bir sesle. Ona minnettar olduğumu belli edecek bir ses tonum vardı. "Rica ederim. Ben de Leo" dedi yakışıklı çocuk tatlı bir şekilde. Artık kucağında değildim ama yine de yakındık. "Sana borcumu nasıl ödeyebilirim?" dedim. Ona borcumu ödemek istiyordum. Bunu onunla yakınlaşmak için bir fırsat olarak kullanmıyordum kesinlikle. Öyle bir şey yok "Bildiğim güzel bir kafe var. Beraber oraya gidebiliriz." Dedi Leo sıcak bir gülümsemeyle. Umarım yanaklarım kızarmamıştır. Bir erkek nasıl bu kadar tatlı, iyi, centilmen ve yakışıklı olabilir?! Bu daveti ne olursa olsun kabul etmeliydim. Ne kadar işlerim olsa da. "Olur. Hadi gidelim" Diye cevap verdim mutlu bir şekilde. Leo elimi nazikçe tuttu. Eli sıcacıktı. Yüzünde de bir o kadar sıcak bir gülümseme vardı. Ben de gülümsüyordum. Beraber yürümeye başladık. Leo'nun dediğine göre kafe yakındı o yüzden yürüyerek gidecektik. Kafeye geldiğimizde iki kişilik bir yere oturduk. Cam kenarıydı. Masanın ortasında da pembe bir çiçek vardı. Leo garsonu çağırdı. Canım Waffle çektiği için Waffle söyledim. Leo da benimle birlikte Waffle söyledi. Garson siparişlerimizi elindeki küçük bir tablete yazdı ve gitti. Sohbet etmeye başladık. Yemek geldiğinde yemeye başladık ama hala sohbet ediyor, öyle havadan sudan konuşuyorduk. "Kaç yaşındasın peki?" diye sordum. Soruyu tam zamanında sormaya dikkat ettim. Böylece garipsemeyecekti. "24 yaşındayım. Peki sen?" dedi Leo her zamanki gibi gülümseyerek. "Aynı yaştayız" dedim neşeli bir şekilde. O da hafifçe kıkırdadı ve sordu "Ne iş yapıyorsun?" Bu soruya hızlıca yanıt verdim "Avukatım. Peki ya sen?" ben bunu söyledikten sonra Leo biraz şaşkın görünüyordu. Kısa bir süre sonra konuştu "Cidden mi? Bu büyük bir tesadüf. Ben de bir avukatım!" açıkçası biraz şaşırmıştım ama mutlu olmuştum. bu tesadüf sayesinde daha yakın olmuştuk ve bu da benin hoşuma gidiyordu. "Peki şuan bir davada mısın?" diye sordum. "Evet. David Force Ve William Force Cinayet Davası. Hatta ben David Force'un avukatıyım." Dedi Leo sakince. O bunları dediği gibi şok oldum ama belli etmedim. O an sanki kalbim bir atışını atladı. Ona aynı davada olduğumuzu söyleyemezdim çünkü dava için düşman sayılırdık ve eğer söylersem benden soğuyacağından eminim. O yüzden "Zor bir dava olmalı demekle yetindim.
Yemeklerimizi bitirene kadar sohbet etmeye devam ettik ve bitirdiğimizde Leo garson çağırıp hesabı istedi. Görünüşünden buranın lüks ve pahalı bir yer olduğu anlaşılıyordu ama hesap geldiğinde bundan çok daha fazla emin oldum. Hesap oldukça fazlaydı. Yarısını ödemeyi teklif ettim ama kabul etmedi. Hesabı ödedikten sonra ben çantamı aldım. Tam gidecekken Leo kolumu nazikçe tuttu. Çekmedi veya sıkmadı. Ona baktığımda Leo'nun yanaklarının kızardığını gördüm. O böyleyken çok tatlı gözüküyordu ve bende istemeden de olsa gülümsedim. "Şey pardon. Sadece telefon numaranı sorucaktım da" dedi Leo. Sonlara doğru sesi biraz kısılmıştı. O bu soruyu sorduğunda yanaklarımın kızardığını ve sıcakladığını hissedebiliyordum. Ona telefon numaramı verdim ve birbirimizi kaydettik. Daha sonra da o lüks kafeden çıktım.
Evim yakın olduğu için yürüyerek gitme kararı aldım. Eve doğru yürürken istemsizce olanları düşündüm. Yarın yine işe odaklanacaktım ama bugün yine de çok güzel geçmişti. Aşkın hayatıma ilk defa gerçekten adımlarını attığını hissettim. Ve mutluydum.
Eve girdiğimde ben çantamı bırakırken kedim Pinky bana doğru koştu. Kedim beyaz ve gri tonlarında mavi gözlü tatlı bir kediydi ve onu her şeyden çok seviyordum. Başını okşayıp yatak odama gittim ve pijamalarımı giydim. Sonra da Pinky'i kucağıma alıp salondaki koltuğa oturdum. Kumandayı alıp televizyondan en sevdiğim diziyi açtım ve kucağımda Pinky ile izlemeye başladım. Yarın William Force ile görüşeceğim için elbette gergindim ama hem bu işi yıllardır yapıyordum hem de Pinky'nin kucağımda olması bile beni rahatlatıyordu. Saat 01:45'e kadar izlemiştim. Yarın işlerim olduğu için erken kalkmam ve de dinlenmem lazımdı. İşte bu yüzden koltuktan kalkıp yatak odasına gittim. Yatağıma girdim ve gözlerimi kapatıp derin bir uykuya daldım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat Meselesi
Teen FictionAvukat Iris her zamanki gibi bir davadaydı. Ya da öyle sanıyordu. Iris hayatında ne aşk duygusunu ne de intikam duygusunu hiç hissetmemişti. Leo adındaki avukat hayatına adım attığında ise Iris'in kalbinde değişiklikler olduğu kesindi. Öte yandan Ir...