Gözlerimi bir asansörde açtım sanki her an, her şey olabilir gibiydi. Sonradan hatırladım kaçırıldığımı. Ellerim arkamda bağlı bir şekildeydi ve arkamda maskeli iki adam vardı. Asansörün kapısı açıldığında kapkaranlık bir koridorla karşılaştım. Karanlık sanki ismimi söyleyerek beni çağırıyordu. Benim kollarımı tutarak beni yere fırlattılar. Konuşamıyordum, ağzımı bir kumaş parçasıyla kapatmışlardı. Koridordaki dumanlardan bir şey göremiyordum. Ardından ayak sesleri duydum gelenin silueti tanıdıktı. Bu Atlas'tı. Gözlerim şaşkın bir şekilde bakıyordu. Beni ayağa kaldırdı ve duvara sertçe yapıştırdı. Ağzımdaki kumaşı çıkardı ve bana doğru yakınlaştı. Ne yapmak istediğini anlamıştım. Düşüncelerimden konuşamıyordum. Telaşla ona bir tekme attım. Ona bir tokat yapıştırmak istiyordum fakat ellerim bağlıydı. İçimden bir an önce kurtulasım geliyordu fakat nasıl? Koşarak ona bir tekme daha atacaktım. Ona doğru koşarken ellerim birden çözüldü. Bunu kim yapmıştı? Koridorda Atlas ve ben dışında kimse yoktu.
"Irmak burası bodrum katı. Şuanda kimse seni bulamaz daha doğrusu bizi bulamazlar. Bırak gerekeni yapayım."
"Ya sen nasıl bir psikopatsın Atlas. Ben seni sadece arkadaşım olarak görüyordum."
"Ama seni seviyorum."
"Aman ne harika, ben seni sevmiyorum Atlas anlıyor musun? Biz beraber olamayız. Sen bir kere beni aldattın. O gün biz sevgiliyken beni başka bir kızla aldattın. Sence bu doğru bir şey mi? Hem sen paranla hava atıyorsun bu benim en sevmediğim erkek tipi hani o gün anlaşma yapmıştık. Ya sevgili olup paranla hava atmıyacaktın yada biz hiç bir şey olmıyacaktık." dedim bağırarak.
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ellerimi gözlerime yerleştirdim. Atlasın bana doğru koştuğunu fark ettim, bir anda benim kollarımı tuttu. Beni tam öpecekken duvarlar çatladı ve içeriye sarmaşıklar girdi. Atlasın bacaklarını ve kollarını sardı. Onu geriye doğru çekti. Sarmaşıklar Atlas'ın boğazını sararken bende koşarak asansörün gelmesi için butona bastım ve içeri girdim. Kapının kapanmasına birkaç santim kaldı, boşluğa baktığımda Atlas yardım ister gözlerle bana bakıyordu ama umursamadım. Sonuçta o beni öpmeye çalıştı. Öpmesi için beni kaçırdı ve bide üstüne boduruma kitlemişti.
Atlasın giydiği kıyafetler leş gibi alkol kokuyordu. Sanırım gelmeden önce alkol içmişti. Asansör bir anda durdu. Olamaz bu benim çocukluk travmam bugün olmasın bari. Dedim içimden anlımdan ter akarken. Aynı koridorda olduğu gibi asansörün içinde, tavandan uçlarında kan olan, sarmaşıklar sarktı ve kapıyı tek seferde açtı. Asansörden çıktığımda bütün şirket çalışanlarının yerde ölü bir şekilde yattıklarını gördüm. Heryer kan içindeydi. Burası Atlasın Babasının şirketiydi. Kapıyı açmak için bir kart gerekiyordu. Atlas'la olduğumuz zamanlar Atlas bu şirketin en üst katındaki yere götürürdü beni ama sonra Atlas o katta vuruldu. Neyseki bacağından vurulmuştu. İşte beni sürekli bu şirkete getirdiği için kartın nerede olduğunu biliyordum. Kart sadece özel çalışanların masasında olurdu. İçlerinden birini tanıyordum o kişi de Doruk abiydi. Onun masasına gittiğimde masasında katledildiğini gördüm. Kıyafetleri kan içindeydi. Kartı alıp kapıya doğru koştum. Kartı okutunca kapı tahmin ettiğim gibi açılmıştı.
Hava yağmurluydu ve açık yeşil elbisem sırılsıklam olmuştu. Saçlarım ıslanmıştı ve en kötüsü şirket ormanın içindeydi. Heryer çamurdu. Ormanın içine doğru ilerledim, bir taşa ayağımı çarptım, yere yapıştım ve kafamı bir taşa çarptım.evet karakter 2. defa bayıldı şok şok şok.
Gözlerimi açtığımda karşımda sivri kulaklı uzun saçlı biri vardı. Uyandığımı görünce ortadan kayboldu.Ayağa kalktım ve yolu bulmaya çalıştım. Ne kadar kendimi zorlasamda etraf sisli olduğu için bulamamıştım. Oysaki buranın yolunu ezbere biliyordum ama sanki hafızam silinmiş gibiydi. Hemen yoklama yaptım. Adımı, soyadımı, sevdiğim şeyleri ve en kötüsü Atlas'ı hatırlıyordum. Hafızamı kaybetmemiştim. Bu durum beni neşelendirmişti. Arkamdan biri beni tuttu. Atlas'dır diye düşündüm ama sarmaşıklarmış. Bu sarmaşıklarla ne alıp veremediğimiz var. Yani böyle yaşanmaz götle don gibi. Önümde sivri kulaklı, siyah ve kıvırcık saçlı, oldukça yakışıklı biri belirdi. Daha doğrusu sanki bir çiçekmişçesine yerin içinden çıkmıştı. Biraz daha incelediğimde bunun bir elf olduğunu fark ettim. Ellerini benim yanağıma koydu ve bana yaklaştı. Aynı Atlas gibi yapmıştı. Dudakları benimkilere değdi. Engel olamadım çünkü hem ellerim hem de bacaklarım bağlıydı. Nedense bu öpücük çok sakinceydi ve çok tatlı bir öpücüktü. Atlas'ın yaptığı gibi hemen öpmeye çalışmamıştı. Öpücüğü durdurmadım, çünkü sanki biri beni onu bırakma, o sana ait diyordu. Sanırım gerçek aşk buydu. Atlas'ın ki ise sahte bir aşktı.
"Sen de kimsin? Bana neden böyle birşey yaptın?"
"Seni çok iyi tanıyorum. Ve seni seviyorum. Uzun zamandır bugünün gelmesini bekliyordum. Özürdilerim sapık değilim yanlış anlama lütfen."
"Tamam yanlış anlamam ama seni daha tanımıyorum."
"Ben uyurken seni rüyamda görmüştüm. Çok güzeldin. Dans ediyordun. O andan itibaren sana vuruldum. Seni çok seviyorum ırmak lütfen benimle ol yalvarırım. Atlas'ı engelliyerek seni bu ormana yönlendirdim."
"Nasıl yani o sarmaşıkları sen mi kontrol ediyordun. Bu imkansız. Hem sen kostüm partisinden mi geldin. Elfler gerçek değildir."
"Ama karşında duruyorum Irmak. Buradayım ve seni ölene kadar seveceğim."
"Aslında sen çok yakışıklısın ama bilemiyorum. Ben o şımarık kızlar gibi bir erkeģin dış görünüşüne bakmam. İç görünüş daha önemlidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELFELA | Yeşil Krallık Serisinin ilk kitabı | Tamamlandı
Romance"Beni bırakma." dedim onun yemyeşil gözlerine bakarak. "Bırakamam zaten." dedi ellerindeki sarmaşıkları kontrol ederek. "Beni sevmek zorundasın." dedim tekrar onun yemyeşil gözlerine bakarak. "Seni zaten seviyorum Irmak. Bir gece olsan da, bir gündü...