Gözlerimi açtığımda, etrafımda bembeyaz duvarlar ve soğuk bir zemin vardı. Boş bir depodaydım. Yanımda telaşlı, telaşlı çalışan hemşireler gördüm. Kafam zonkluyordu ve başım dönüyordu. Son hatırladığım şey, yardım için attığım o son çığlıktı.
Hemşirelerden biri endişeyle baktı. "Nasılsın?" diye sordu. "Başın çok mu dönüyor?"
Hafifçe başımı salladım. "Neredeyim?" diye sordum.
"Bir depodasın," dedi hemşire. "Bayıldın ve kafanı taşa vurdun. Neyse ki çok ciddi bir şey yok."
Kızgınlık damarlarında dolaşmaya başladı. Nasıl kendini koruyamamıştım? Nasıl bayılmıştım?
"Arkadaşlarım haber vermem lazım" Hemşire kafasını hafifçe sallayarak "Maalesef buna izniniz yok." Ne demek iznim yok? Yerimden sıçrayarak arka cebimdeki rozeti gösterdim "Ben bir ajanım şimdi benim mi iznim ya senin mi?" konuşmamdan etkilenmiş olacak ki sağına ve soluna bakıp kimsenin olmadığından emin oldu ve telefonunu uzattı.
"Sadece 2 dakika!"
Hemen telefonunu açtım ve Emily'i aradım. Telefon birkaç kere çaldıktan sonra açıldı.
"Defne, neredesin?" diye sordu telaşla. "Seni her yerde arıyoruz." "Dinle," dedim hızlıca. "Başım belada. Bir depodayım ve buradan çıkamıyorum. Hemşireler beni gözetim altında tutuyor." "Ne?" diye bağırdı. "Sakin ol, sana yardım edeceğim." Sonra ekledi "Gerekirse baskına hazırız" Telefonu birkaç dakika açık tutup konumumu öğrenmesini sağladım.
Telefonu kapattım ve hemşireye döndüm. "Teşekkür ederim," dedim. "Arkadaşım bana yardım edecek."
Hemşire başını salladı. "Umarım," dedi.
"Kimin için çalışıyorsun?" sanki bu soruyu bekliyormuş gibi hemen atılıp cevapladı "Derin hanım" bu isim tanıdık geliyordu. Birkaç Rus mafyasıyla iş birliği yapıyordu. Fakat tek bir soru işareti vardı. Ben bu oyunun tam olarak neresindeyim. ABD'yi tehdit eden mafya liderini bulmak için gönderilmiştim. Acaba o lider Derin miydi? Sonuçta kadın çete liderlerde vardı. Belki de arağım Derin bu de Derin değildir. Hemen otele gidip kendime bir mantar pano yapmalıyım! Düşüncelerimi gelen korna sesleri böldü. Emily kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Konuştuğum hemşire kaçarcasına aksi yöne doğru koştu. Bende kapıya yaklaştım fakat kapının açılma mekanizması yoktu. Hemşire neden kaçmıştı burada neler dönüyordu? Emily'i sakinleştirmek için iyi olduğumu ve hemşireyi bulmam gerektiğini söyledim. Hemşirenin gittiği yöne doğru koştum. Deponun tek bir kapısı vardı ve o kapıda da Emily bekliyordu. Ayak izlerinin olup olmadığını anlamak için yerlere bakmaya başladım. İşte çamur izi!
Duvarın kenarına sızıp hemşirenin onu takip ettiğimi anlamasını engelledim ve yürümeye devam ettim. Orada bir şal vardı! Elime aldım ve incelemeye başladım belki de beni tuzağa çekiyordu. Hayır, bu olayın peşini bırakmayacağım! Şalın üzerinde bir ses dinleme aleti vardı. Onu uzaktan kontrol ediyorlardı. Tabi ya bilerek Derin'i düşünmemi sağlıyorlardı. Peki, beni neden buraya getirdiler ki. Şalı biraz daha incelediğimde üzerinde yırtık vardı. Burada nasıl kesilebilirdi ki? Çevreme bakındım ve ilerdeki duvarın tonlarının diğerlerinden farklı olduğunu gördüm ve ilerlemeye başladım.
Birkaç kere duvara dokundum ve... Buldum! Duvar örümcek ağıyla birlikte açıldı ve işte karşımda tünel girişi! Muhtemelen buraya girdiğimde kapı kapanacaktı ve beni tuzağa çekeceklerdi. Yanımda duran sandalyeyi kırdım ve kapının ağzına dayadım. İçeri girdim ve kapının tam kapanmadığına emin olduktan sonra şalı inceleme dosyam için poşete tıktım ve el fenerimi ağzıma tutturarak ilerlemeye devam ettim. Elimdeki silahı dikkatli bir şekilde kullanıyordum. İlerlemeye devam ettiğimde tünelin sonunun bir odaya çıktığını gördüm. Geri gidip dinlemeye başladım
"Derin hanımın adını verdin mi?" duyduğum bir erkek sesiydi belki de o gölgeydi. Gölge kız değil mi yani?
"Evet, efendim" Bu bana bakan hemşireydi. Hemşirenin bahsettiği efendi kim? Sesi biraz daha dinlemem lazımdı. Belki de efendi dediği kişi gölgeydi
"izini kaybettirdin mi?" Bu kesinlikle gölgeydi. Fakat gelen kız sesi kime aitti? Birden bakışları benim olduğum yöne döndü ve hafifçe gülümsedi hemşire bana dönüp ağzını açmıştı ki "Kaybettirememişsin," dedi ve bir silah sesi patladı. Hemşireyi alnından vurup öldürmüştü. Elimdeki silahı ayağına sıkıp kaçmaya başladım. Geldiğimde Emily çoktan kapıyı açmış beni arabada bekliyordu hemen binip Emily'e döndüm.
"Buradan gitmeliyiz" Ajandamı çıkartıp yaşadıklarımın hepsini not almaya başladım
Gizli kapı.
Gölge.
Hemşire.
Derin hanım.
Tünel.
Şal.
Ve aklımdaki başka soruları yazdım.
Gölgenin ve hemşirenin planı nedir? Hemşire neden gölgeye çalışıyor? Derin'in bu oyunda ki rolü ne? Kafamda ki çılgınca soruları Emily bozdu
"Orada tam olarak ne oldu?" Derin bir iç çekip anlatmaya başladım
"Otelde bayılmıştım uyandığımda bodrumdaydım yanımdaki hemşire benle fazla ilgileniyordu. Sonra hemşire kaçtı ben takip ettim bir tünel gördüm ve..."
Nefesimi dışarı verip durdum "Her şey çok karışık"
Emily bana baktı. "Bence araştırmaya devam etmelisin," dedi. "Otelde olanları öğrenmelisin. Hemşireyi ve tüneldeki sesi bulmalısın."
"Zaten öyle yapacağım." Elimdeki şalı ve çamur birikintisini gösterdim ağzı açık kaldı ve "Bunlardan DNA çıkartabiliriz" kafamı sallayıp ajandamı yazmaya devam ettim. "Bana da haber ver, ne bulduğunu öğrenmek istiyorum."
Ben de ona gülümseyerek "Kesinlikle haber vereceğim dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
AkcjaDefne bir CIA ajanı ve bir görev için Türkiye'ye geliyor. Fakat Türkiye'ye geliş amacı sadece görev değildi. İkizini de bulmaktı.