Tanrı, Pazarlıkçı, Adam

125 11 8
                                    

"Adın ne?"

Arthur'un bir bacağı dizden bükülmüş bir şekilde altındaki yumuşacık kumaşa yatarken diğer bacağı da dizden bükülmüş, fakat dikti. Dirseği o dizinin üzerinde, başıboş kaselerden birinden aldığı katıkara cinsi üzüm salkımından bir çitlem koparırken sordu. Sonra da, bir gözü Pazarlıkçı'dayken, taneleri teker teker yemeye koyuldu

"Adımı söylerim."

Pazarlıkçı suratında yaramaz bir ifadeyle Arthur'a doğru eğildi:

"Ama o zaman ben de dilime senin adını düşürürüm prens ve bu, her zaman iyi bir şey değildir."

Arthur o ana kadar Pazarlıkçı'nın ona sadece prens dediğini elbette fark etmişti. Ona adıyla seslendiği tek vakit, soyunu unvanına katıp pazarlığın şartlarını bildirdiği vakitti.

Pazarlıkçı'nın uyarısını görmezden geldi.

Eğilmedi ama dik başıyla gözlerinin içine baktı: "Ben Arthur. Senin adın ne yabancı?"

Bu, Pazarlıkçı yüzünde kocaman bir aydınlanmaya sebep oldu. Gülüşü gözlerini yıldızlandırıp dudaklarını acıtacak kadar genişçe gerdi ve iki sıra inci, geceyi, ateşten daha berrak bir ışıkla aydınlattı.

"Arthur,", dedi memnun bir güvenle. Hafif bir yel Arthur'un yüzünü okşadı ve bu prensin ürpermesine neden oldu. Ürkütücü bir şekilde değil. Sadece... Tuhaftı.

"Bu kulunuzun adı da... Merlin.", dedi uzandığı yerden alaycı bir şekilde başını eğerken.

Arthur dudaklarından kaçan kıkırdamaya mani olamadı. Kocaman açılmış gözleriyle dudaklarını birbirine sımsıkı bastırsa da artık çok geçti. Ama komikti! Bir tanrı karşısına geçmiş, Arthur'un kulu olduğunu iddia ediyordu! Başka biri dese kesinlikle gücüne giderdi. Ama Merlin onunla alay etse de onunla eğlenmiyordu. O nazikti.

Merlin...

En nihayetinde önce Pazarlıkçı, sonra da ekselansları bir kahkaha koyverdi.

"Onur duydum, Merlin!"

Gülüşleri sakin tebessümlere dönerken dedi Arthur.

"O onur bana ait, lordum!"

Arthur buna ciddiyetsiz kızgınlıkla gözlerini devirdi.

Birkaç tane daha yedikten sonra sordu:

"Kirmeni ne yaptın, Merlin?"

"Kirmen? Ha! Lord Godwyn'den aldığım!"

Anlayınca gösterdiği sevinç çocuklara yaraşır cinstendi.

Arthur onaylarcasına başını salladı.

"Caerleon Krallığı'ndaki yaşlı bir kadına verdim."

Arthur ilgilenmiş ve şaşırmıştı.

"Ona ihtiyacı vardı. Beni çağıran herkesin derdi lanetler olmuyor prens Arthur!"

Sesinde eğlenen bir neşe tınısı vardı.

Yine de Arthur, Merlin'in ona prens demesine takılmıştı. Sadece adıyla seslensin istiyordu.

Bu arzusunu dile getirmedi.

"Neden sana soru sormama izin veriyorsun? Tanıştığımız andan beri bana müsemma gösteriyorsun. Neden?"

"Müsemma?"

Adamı tanıdığından beri ilk kez kaşlarının çatıldığını görüyordu Arthur.

"Arthur... Sesin kulaklarıma bir lütuf..." Yine, ilk kez saf bir ciddiyet vardı ifade ediş şeklinde.

YARAMAZ PAZARLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin