1.BÖLÜM "FREZYA"

173 10 1
                                    

1.BÖLÜM FREZYA

Kaybetmenin ağır buğusu etrafımı bir sis gibi sarmalamış ve beni bütün meraklı gözlerden uzaklaştırmıştı.Etrafımda ki bütün olan bitenler bir kabusun başlangıcına,bir rüyanın bitişine işaret ediyordu sanki.Ferah ve hafif bir korku havayı işgal etmişken,burnum ölümün ağır kokusuyla sızlıyordu.Göğsümdeki geçmek bilmeyen hissin tarifi imkansızdı.Bir el kabimi avuçlarının arasında tutuyor ve her on saniyede bir sıkıyordu.Gözlerim tek bir noktaya sabitlenmiş bir şekilde duruyordum.Üzerimde siyah bir elbise,başımda siyah bir örtü vardı.Kulaklarımda kendi kalp atışımın sesi dışında,toprağa vurup duran küreklerin sesi yankılanıyordu.Bedenim yanımdaki adama yaslanmayı reddediyor ve ayakta durmak için direniyordu.Ayakta durmalıydım.Çünkü yapabileceğim tek şey buydu.Elimden gelen tek şey ayakta durup öylece anneme veda etmekti.

"Kaybınız için üzgünüm."Bakışlarımı birkaç saniye annemin mezarına toprak atan küreklerden ayırıp babamın ortağına çevirirken yavaşça başımı salladım.Birkaç kelime etmek bile bana zor geliyordu.Sanki bütün kelimelerim annemle birlikte o toprağın altına gömülmüştü.Kelimelerin,cümlelerin artık hiçbir önemi yoktu.

"Böyle bir ölümü hak etmemişti."Bakışlarım yeniden küreklere çevrildi.Birkaç defa daha toprak atmış ve sonra durmuşlardı.Ona veda etme şansım bile olmamıştı.Sıradan bir günde,her şey normalken ansızın gelen bir haber hayatımızı tepetaklak etmişti.Bir daha hayatımın eskisi gibi olmayacağını biliyordum.Büyük bir tsunaminin kıyılarıma vurduğunu hissediyordum.Böylesine bir dalgadan kim sağ çıkabilirdi ki?

"Armina gidelim."

"Biraz kalamaz mıyım?"Bakışlarım babamın bakışlarına odaklandı.Senelerin asla işlemediği,saçında bir tek tel bile beyaz olmayan adama bakıp son bir haftada on yaş birden yaşlandığını düşünmeden edemedim.Gözlerindeki yorgunluk kendi gözlerimdeki yorgunluğun bir yansımasaydı sanki.Gözlerindeki yorgunluğa büyük bir acı ve büyük bir suçluluk duygusuda eşlik ediyordu.Babamı suçlamak aklımın ucundan bile geçmemişti.Sanki onu suçlarsam inandığım her şeyi silecekmişim gibi geliyordu.Bütün doğrularımı tek bir yanlış yok edecekmiş gibi.Ama hayat böyleydi.Bazen bütün doğruları tek bir yanlış yok ederdi.Ve ben biliyordum ki babamın tek yanlışı hayatındaki bütün doğruları sıfırlamıştı.Bütün bunlar onun suçuydu.

"Armina.Lütfen zorlaştırma.Daha sonra seni ziyarete getireceğim."Boş bir mezarın bu kadar acıtması doğru muydu?Belki de boş olduğu için bu kadar acıtıyordu.Annemin cesedini bulamamışlardı.Bütün kıyafetlerinin kan içinde olduğu bir kargo postalanmıştı evimize.Üzerinde ufak bir notla birlikte.Notta ne yazdığını bilmiyordum.Fakat her ne ise bunu kim yaptıysa babamın bundan ölesiye korktuğunu hissediyordum.

"Tamam."Dudaklarımın arasından ufak bir mırıltı şeklinde dökülen bu onaylamayla babam elimi kavradı ve benimle birlikte yavaşça yürümeye başladı.Her zaman dik duran omuzları büyük bir yenilgiyle çökmüştü.Bakışlarım yere sabitlenmişti ve adımlarımızı takip ediyordu.İçimde olması gerekenin aksine büyük bir nefret yoktu.Kin yoktu.Kızgındım.Fakat bu kızgınlığın kime veya neye karşı olduğunu çözemiyordum.Büyük bir boşlukta savruluyordum sanki.Kara deliğin içine düşmüş gibiydim.Zaman ve mekan kavramını kaybetmiştim.

Bakışlarım yerden yavaşça kalkmış ve istemsizce mezarlığın biraz gerisindeki ormana odaklanmıştı.Diğer mezarlardan geride,neredeyse ormanın bitişiğinde olan bir mezarın başında siyah takım elbiseli benim yaşlarımda bir genç duruyordu.Bakışlarım gencin ellerinde tuttuğu çiçeğe odaklanmış ve dudaklarıma ufak bir tebessüm yerleşmişti. Ellerindeki çiçekler beyaz frezyalardı.Beyaz frezyanın anlamı ise umuttu.Birden bire içimin taptaze yeni bir şeyle dolduğunu hissettim.Kaybetmiş birinin umut etmeye hakkı yoktu.Peki neden içimdeki bu taze his karanlığıma iyi geliyordu?

Sessizlikte Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin