16. BÖLÜM

28 7 93
                                    


Merhaba. Biliyorum araya baya zaman girdi. Neredeyse iki aydır bölüm atmıyorum. Kendimce sebeplerim vardı ve sizden anlayış bekliyorum.

İyi okumalar sevgili okurlarım.💜💜💜

✨🌙

~~~

Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır

Sadık Hidayet

~~~



           _ YAZARIN ANLATIMI _

Genç adam karanlık sokaklarda koşarak ilerliyordu. Hızından dolayı sokaktaki kimse onu fark edemiyordu. Bu hızında vampir olmasının etkisi oldukça büyüktü.

Bir süre sonra hedefi olan uçuruma yaklaşınca hızını yavaşlatarak durdu. Uçurumun en kenarına oturdu ve bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Mavi gözlerinin dolu göz pınarları nedeniyle gökyüzünde bütün ihtişamıyla duran dolunayı bulanık görüyordu. "Neden?" diye fısıldadı güçsüz ve titrek ses tonuyla. "Neden bıraktın beni? Neden kıydın canına? Hiç mi umursamadın arkanda bıraktıklarını?... beni?" Güçsüz ses tonuyla söylediği her kelime sert esen rüzgara karışıp adeta yok olurdu.

Yerdeki toprağı sıkan eline katlanmış bir kağıt parçası ilişti. Kağıdı alıp açtı. Gördüğü yazı Derin'in el yazısıydı. Titrek bir nefes alarak yazıları okumaya çalıştı ama gözleri dolduğu için bulanık olan görüşü onu zorluyordu.

Rüzgarla uçuşan sarı tutamları ve pürüzsüz beyaz teni kusursuz bir görüntü oluşturuyordu. İlk olarak sol gözünden bir damla yaş süzüldü. Silmeye bile tenezzül etmemişti. Yüzündeki yaşlara durmadan yenileri ekleniyordu. Kolay ağlamazdı ama içi yanıyordu. Bu öyle bir yangındı ki hem içini hem kendisini hem de etrafında bulunan heryeri yakmaya başlamıştı. Önünde duran denizin hırçın dalgaları bile bu yangını söndüremezdi.

Yada o öyle sanıyordu...







🌊🌊🌊







               _ 1 SAAT ÖNCE _

Toplantı salonundaki ekip sonunda toplantının bitmesiyle koltuklarından kalkmaya başlamışlardı. Herkes yavaşça salonu terk ederken içeride sadece iki kişi kalmıştı.

Birisi parlak sarı saçları ve okyanuslar kadar derin gözleriyle toplantı masasının en başındaki koltuğuna oturmuş olan toplantının lideriydi. Boş gözlerle boşalan salonun cam duvarından dışarıya bakıyordu.

Diğer kişi ise onun hemen yanında oturan en güvenilir dostuydu. Koyu kahve gözleri ve hafif kumral saçlarıyla aynı dostu gibi boşalan salonun camından manzarayı izliyordu.

Önemli bir toplantıdan çıkmış ve oldukça yorgun olan ikili sessizce manzarayı izlerken sessizliği bozan şey kumral adamın sesiydi.

"Bu büyücü sorununu ne yapacağız? Böyle giderse bu iş büyüyecek gibi duruyor."demesiyle sarışın olan adama bakışlarını ona çevirmişti.

"Haklısın. Bu konuyu çözmemiz gerekiyor ama şu an değil. Biraz dinlenmemiz gerekli."

"Bu arada söylicem söylicem diyorum unutuyorum. Bu gün moralin bozuk gibi bir sıkıntı falan mı var?"

"İçimde bir huzursuzluk var Ahlas. Sanki bir fil sürüsü kalbimin üzerinden geçerek onu parçalıyor gibi."

"Fil sürüsü mü?" Yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu."Git gide kardeşine benziyorsun Kağan."

Karanlığın Gölgesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin