Sus payı bir gün.

140 22 52
                                    

Sınıfa koşar adım girerken bir yandan da cebimden kulaklığımı çıkarmaya çalışıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sınıfa koşar adım girerken bir yandan da cebimden kulaklığımı çıkarmaya çalışıyorum.

Karmakarışık hayatımın en tekdüze varlığı kulaklıklarım belki de. Görevi belli, hayatı şekilli, ömrü yettiğince hizmet edecek kulaklıklarım.

Sınıfa girişimle kimsenin bana bakmayışı paralelleşiyor çekinik düzlemde. Sessizce, sanki hiç varolmamışçasına ya da yaşadığımı bir an bile hissetmemişçesine yürüyorum sınıfta.

Kendimi bile rahatsız ediyor nefes alışım. Derin ama bir o kadar sessiz nefeslenmelerim.

Eskiden annemle yaşarken onun nefes alışlarını taklit ederdim. Onun gibi yaşamaya çalışırdım. Ben kendi bedenimde annem olmak isterdim. Annem kendi bedeninde bile olmak istemediği halde.

Sırama oturup cayır cayır yanan kalorifere sığınıyorum. Kaburga kemiklerimden yayılan derin bir soğuk sanki her bir yaramı kabuk kabuk kaldırıyor.

Bu yüzden kış mevsimini hiç sevmiyorum. Bana kaybettiğim her şeyi bütün çıplaklığıyla anlatıyor.

Hiç dinlemek istemediğim bir masalın baş karakteri olmak zorunda kalmış gibi hissediyorum.

"Vesel?"

Gelen sesle kafamı sıradan kaldırıp kollarımı sardığım kaloriferden uzaklaşıyorum.

Okulun bir diğer yabancı öğrencisi bütün varlığıyla ayakta dikiliyor. Geçen gün kasetçi deposunda gördüğüm herifle aynı kişi olması delicesine sarsıyor beni.

Gözlerim bedenini arşınlarken O da bana tedirgin hislerle bakıyor.

"Bir şey mi oldu?" deyiveriyorum en sonunda dilimin kemiği olduğunu hatırlayıp.

"Ardil bunu sana vermemi söyledi." diyor elindeki küçük kese kağıdına sarılı paketi uzatırken.

Nesillerdir büyükannemden anneme annemden bana geçen bir titreme bedenimi esir alıyor oracıkta.

Uzattığı paketi elinden alırken eleman gitmek yerine tam karşıma oturup gözlerini gözlerime dikiyor.

Açıp açmamak arasında gidip gelirken onun bakışları ellerimde yüzümde her yerimde geziyor.

"Ardil'le  yakınsınız sanırım." diyor yüzünü eline yaslayıp.

"Sanmıyorum." diyorum burukça gülüp.

"Yakın insanlar birbirini tanır ben onu tanımıyorum."

"Anladım." diyor cevabıma karşılık. Sormak istediklerinin olduğunu ama soramadığını görmek bende zulüm kökenli bir neşeye sebep oluyor.

"Adın ne?"

"Alaz."

"Sen de yabancısın." diyorum gülüp. Ortak bir şeylerimiz var maalesef ki. Ve bunun kökenlerimizle alakası yok.

"Sen nereden geldin?"

"Lübnan."

"Siz-" diyorum gözlerinin içine bakarak.

"Siz yakın mısınız?"

Alaz bir an şaşırsa da cüretkar bir oturuşla dikleşiyor olduğu yerde.

"Yakınız." diyor hiç düşünmeden.

"Çok yakınızdır."

Kelimeleri canımı yaksa da deli divane damarım beni isyankar dalgalara sürüklüyor.

"Öyle mi?" diyorum gülümseyerek.

"Onunla ilgili ne biliyorsun da yakın olduğuna bu kadar eminsin?"

Alaz'ın küçük gözleri kısılırken içimde uzun zamandır bekleyen köleler sonunda isyan bayrağını çekiyor, ben hislerimi yaban atları gibi çayırlara salıyorum.

"Senden çoktur eminim." diyor dişlerini sıkıp.

"Oldukça uzun vakitler geçiriyoruz beraber."

"Öyle mi?" diyorum tekrardan sinir bozucu bir tonda.

"Ama sevgilin olduğunu söyleyebilir misin?"

Alaz giderek kapana kısılırken kırık kalbim ağzımda atıyor histerikçe.

"Sevgilim olmasını istemiyorum ki." diyor hararetle.

"Ben istesem olurdu."

"Elbette istemezsin." diyorum ona karşılık.

"İstemek için önce cesaretinin olması gerekir."

Alaz hışımla yerinden kalkarken gömleğinin yakasını açıyor.

"Sana Ardil için kibar davranmaya çalıştım ama o kadar küstahsın ki."

"Neticede yarı Slavım." diyorum o sınıftan çıkarken.

Bir iki kişi Alaz'ın arkasından bakıyor.

Nefesimi verirken sanki canım da uçup gidiyor bedenimden cesaretim geçiveriyor.

Elim titreyerek pakete uzanıyor.

Bir haftadır gitmeyişlerimi fark etmiş gibi duruyor Ardil.

Kağıtta elimi gezdiriyorum. Bantları tek tek özenerek kaldırıyorum, aldığım ilk hediye ondan. Ondan bana kalacak olan ilk şey.

Yeni çıkan kasetlerden birini görmemle yüzüme şekilsiz bir gülümseme oturuyor.

Ardil bana bir kaset göndermiş oluyor bense aşktan öle yazıyorum.

Handan,hamamdan geçtik
Gün ışığındaki hissemize razıydık
Saadetinden geçtik
Ümidine razıydık
Hiçbirini bulamadık
Kendimize hüzünler icadettik
Avunamadık
Yoksa biz...
Biz bu dünyadan değil miydik?

-Orhan Veli

isimleri seçerken deliye donmesem iyi kurgu aslında ama YANI DORT YIL ONCE BEN BUNU YAZARKEN NE DUSUNMUSUM ACABA BAZI KISIMLAR DELI EDIYO NEYSE UMARIM SEVERSNIZ LUTFEN YORUMM FİKİRLERİ MERAK EDİYORUM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

isimleri seçerken deliye donmesem iyi kurgu aslında ama YANI DORT YIL ONCE BEN BUNU YAZARKEN NE DUSUNMUSUM ACABA BAZI KISIMLAR DELI EDIYO NEYSE UMARIM SEVERSNIZ LUTFEN YORUMM FİKİRLERİ MERAK EDİYORUM

Yüreğimdeki yangın. gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin