Yaza çok mu kaldı?

123 19 22
                                    

tw: intihar travması

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

tw: intihar travması.

Elimde kaseti ikinci kere çevirirken gözüme yeni yıl için ışıklandırılmış deli saçması ağaçlar takılıyor. Biz bir seneyi öldürüp öbür seneyi de aynı çöplüğe gömmek için kutlama yapıyoruz.

Zaman mı bizim katilimiz yoksa biz mi zamanın katiliyiz? Akan bir sürekliliğin içinde terse yüzen sazanlardan ne farkımız var?

"O ne öyle elinde kurcalayıp duruyorsun?" diyor büyükannem küçük çam ağaçlarımızın yanına gelip. Hepsi kauçuktan yapma her sene itinayla süslenen gereksiz plastik topluluğu.

Büyükannem doğaya saygılı olmak için gerçek ağaçları süslemiyor ama günde iki paket zehirli gazı havaya bıraktığını söylesem sen Greenpeace baş müdavimi misin der.

"Kaset." diyorum sırt üstü oturduğum yerde devrilirken.

Beyaz tavan rutubetten çil çil olmuş, yüzüme benziyor. Evimin tavanı ve ben aynı surette birbirimize acıyoruz.

"Ne yapacaksın ki onu?" diyor büyükannem ağaçlardan birine bir yıldız daha asıp.

"Asacağım ben de." diyorum yattığım yerden kalkarken. Aynı annem gibi.

"Kızım sen iyice delirdin." diyor büyükannem ağız dolusu gülüp.

"Tak oynatıcıya da dinleyelim."

"Kaset hiç ağaca asılır mı?"

Bıkkın gözlerle büyükanneme bakarken yüzünde, bana çocukluğumu hatırlatan bir ifadeyle elimden bir çırpıda çekip alıyor kaseti.

"Büyükanne!" diye çığırıveriyorum salonun orta yerine ama çamların önünden bir milim de kıpırdamıyorum.

Ben de böyleyim işte. Sevdiğim şeyler elimden alınınca öyle oturduğum yerde ağlar dururum. Kalkıp da savaşmam. Hayatla ben kavga içerisinde değilim yani. Ben her daim bir yenilgiyi güdüyorum içimde.

"Oturduğun yerden zırlama." diyor büyükannem aksice. Çok sinirlenir benim ağlamama. Çünkü ben ağlayınca kendi de üzülür, kendi üzülünce de yabanıl bir his sarar büyükannemi işte o zaman derim ki bu kadın benim büyükannem.

Biz ehlileştirilmemiş zehirli bir aileyiz. O yüzden sanırım doğal seleksiyondan birçoğumuz ölüp gitti.

Büyükannem milenyum çağının üçüncü yılında; sonunda kaseti oynatıcıya takmayı başarıyor.

"Bu kimin kaseti?" diyor eliyle şeffaf kutuyu çevirirken.

"Placebo." diyorum oturduğum yerde sallanıp.

Aslında kaset elime geçtiğinden beri hiç dinlemedim onu. Çünkü korktum biraz. İçinden Ardil çıkacak gibi geldi bana.

Ben onu düşününce bile elim ayağım titriyor verdiği kaseti dinlesem ben tek tabanca giderim annemin yanına.

Canım yanıyor yani. İnsanın sevince canı yanıyor.

Bu sene çıkan şarkı çalmaya başlayınca yerimde kıpırdanıp tekrar kendimi tavana bakar buluyorum.

Şarkı sözleri beynimde cirit atmaya başlıyor piyano eşliğinde.

Come on Balthazar, I refuse to let you die
Come on fallen star, I refuse to let you die
Cause it's wrong and I've been waiting far too long
And it's wrong, I've been waiting far too long
For you to be, be mine

Gözlerim bulanıklaşırken büyükannem bile sessizce şarkıya boyun eğiyor.

Gözyaşlarım yüzümden kulak içime süzülüyor. Kulaklarım uğulduyor. Kalbimin can çekişmesini duyuyorum o uğultuda.

Bana ne demek istiyorsun Ardil?

Tükendiğimi, nefessiz kaldığımı, bütün bunları, içimde biriktirdiğim her kelimeyi duyuyor musun yoksa?

Sen beni anlıyor musun yoksa Ardil?

Sen neredesin?

Şarkı biterken büyükannem teybi durduruyor.

"Ne biçim şarkı bu?" diyor boğazını temizleyip.

"Bunu sana kim verdiyse delinin teki."

Öyle.

Delinin teki.

"İnsana kendini astırır bu!"

Donup kalırken yattığım zeminde başımı büyükanneme çeviriyorum dehşet içinde. Buruşuk ağzından çıkan kanlı cümleler onu bile bu yaşında şoka uğratıyor. İçimden gelen gülme istediğini tutamıyorum. Ben histerikçe gülerken büyükannem korkuyla bana bakıyor.

"Aynen." diyorum en sonunda gülmekten nefessiz kaldığımı fark ettiğimde.

"Annem de bunu dinledi  değil mi?"

"Tüm suçlu böyle arsızca yazılmış şarkılar!"

İkimiz acı içinde birbirimize bakıyoruz. Büyükannem o sene yılbaşında ağaç süslemekten vazgeçip odasına yürüyor. En iyisini yapıyor, çünkü o an evden sanki cenaze çıkıyor.


Bugün oturdum ölümü düşündüm
Bir darağacında ya da yolda yürürken
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken

Bugün oturdum ölümü düşündümBir darağacında ya da yolda yürürkenBugün oturdum ölümü düşündümYirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yüreğimdeki yangın. gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin