Yağmur hızlı hızlı ayakkabılarımı temizlerken dükkanın yanan ışığından gözlerimi çekmeye çalışıyorum.
Mesainin bitmesini beklemek ölüm gibi Ardil. Yine de bu bekleyiş bana huzurlu hissettiriyor aynı zamanda.
Bir şekilde sana ulaşacağım için sanırım.
Dükkanının önünde beklediğim veteriner huysuzca bakıyor bana. Birkaç kere kovacak gibi olsa da vazgeçiyor, sanırım içinde bir yerde vicdanı hala nefes alıyor.
Yağmur şiddetinden bir şey kaybetmezken sen dükkanın içinde dört dönüyorsun. İşini bitirip çıkmak için çabalayışın beni gülümsetiyor.
Uzaktan izlemekle yetinmek, sana olan hislerimi daha da mı körüklüyor bilmiyorum. Ama gelemem işte yanına.
Onu gördüğüm günden beri sana dair içimde aşamadığım onca şey varken, hele ki böyle öfke doluyken gelemem işte.
Cebimde titreyen telefonla görüşüm kayıyor. Büyükannem eve gelmem için arayıp duruyor.
"Gelirim birazdan." deyip telefonu kapatmaya yeltenirken büyükannem birkaç şey daha diyor ama sönmüş ışıklarla alakam dükkana kayıyor.
Ardil'in iş çıkışını kaçırıyorum. Hayalkırıklığı içinde omuzlarım düşerken yüzüme değen yağmur kesiliveriyor.
"Ne yapıyorsun burada iki saattir?"
Ardil buğulu nefesini yüzüme yüzüme tren dumanı gibi bir zehirle bırakıyor.
Elindeki sigarayı bu yağmurda yakacak cesareti nasıl buldu diyorum kendi kendime. İnsan yağmura saygısından gene içmez.
"Vesel?" diyor ikinci kere gözlerime bakıp. Ardil bugün ikinci kere gözlerime bakıyor, canım acıdı en beterinden.
"Kapatmayın dükkanın önünü hadi!" diyor huysuz veteriner arkamızdan.
Ardil sigara dumanıyla beraber cinsiyetçi bir küfrü havaya bırakıyor.
"Gel hadi." diye koluma giriyor, sokaktan aşağıya paralel adımlarla iniyoruz.
"Kaçta bitiyor okulun senin?"
"Beşte." diyorum hayalet kelimeler içinde koşuştururken.
"Saat olmuş sekiz ne işin var hala dışarıda?" diyor sitemle.
"Hele de bu havada."
Ne diyeyim ki ben sana şimdi?
Yani ne diyeyim ki ben sana şimdi?
"Hştt." diyor Ardil dirseğiyle bel oyuntumu dürtüp.
"Aşık mısın kızım sen?"
Gözlerim büyürken sonunda dönüp Ardil'e bakıyorum. Aşık kelimesi ağzından küfür gibi çıkıyor.
"Aşığım." diyorum dişlerimi sıkıp. Ardil dişlerimin arasında ölen nefesime bakıyor.
"Seni böyle göt donduran ayazda sokağa diken aşk, aşk değildir." diyor gülüp.
"Kimi seviyorum bilmiyorsun ki." diyorum burnumu çekip.
"Belki de biliyorumdur." diyor otobüs duraklarının olduğu yere geldiğimizde.
Ceketimin delik cebinden ellerimi sıkıyorum, ne diyor bu?
"Biliyor musun?" diyorum içimde bileklerime ağır taşlar bağlarken.
"Biliyorum." diyor kesinkes.
"Kötü biri."
"Bu kadar mı?" diyorum bileğimde bağlı taşlarla denizi boyluyorum şimdi.
Ardil bir şey demiyor. Gelen otobüse bakıp siyah şemsiyeyi elime tutuşturuyor.
"Kendini sevebilen birisini sev Vesel." diyor aceleyle izmariti yere atarken.
"Yoksa ömür boyu kendini ikinci planda bulursun."
İzmariti ezip otobüse binerken birkez olsun yüzüme bakmıyor. Belki baksa ağladığımı görür.
Yerde çamurla bir olan izmarite bakıyorum. Kalbim hiç bu kadar kül olmamıştı.
Kaç saat geçiyor bilmiyorum, ben o durakta kala kalıyorum.
Büyükannem evde ekmek bekliyor, Ardil çoktan gitti, kaç saat geçiyor bilmiyorum, ben o durakta kala kalıyorum.
Güneşi sormuyorum lekelenmiş dallardan
Dalları sormuyorum dallardan daha iyi
Yüzümü istiyorum bir suvari alayından
Ne yapsam istiyorum, ama istiyorum
Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.
Bir kişi bile değilim yalnızlıktan
Gözlerim ormanlara asılı
Ağaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan
O kadar geçiyorlar ki, sadece duruyorum
Bir an bir yerde ölümü tanımazlığımdan.gxg yazmaya başladığımdan beri mentalim toparlandı lo iyi okumalar fhasjjsjhsd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimdeki yangın. gxg
Short StoryBiliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi [gxg]