Vesel ve diğer çiçekler.

154 23 31
                                    

Saçlarıma değen rüzgar az da olsa kafamı rahatlatıyor, nefes almamı sağlıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saçlarıma değen rüzgar az da olsa kafamı rahatlatıyor, nefes almamı sağlıyor.

Sokağın dönemecinde hızlanıp plak dükkanına giriyorum. Zil gelişimle çalıyor, ama görünürde Ardil yok.

Öğle arasında sırf onu görmek için geldim, yemek yemeye bile zamanım olmadı.

Gözlerim raflarda, tezgahlarda hatta aptal patronunun odasında bile geziniyor ama Ardil'i bulamıyorum. Ellerim istemsizce ceplerimden çıkıyor ellerime bakıyorum Ardil'i göremiyorum.

Merdivenlerden gelen bir kıpırtıyla aşağı depoya kayıyor adımlarım.

Küçük fısıltılar duyuyorum derinden gelen. Elim titriyor, nefesim kesilmek üzere.

Niye bu kadar korkuyorum?

"-müşteridir." diyor tanımadığım sesin biri. Lafın başı boğuk kaçırıyorum sanki aklımı da kaçırıyorum emin olamıyorum hiçbir şeyden.

"Gitmem gerek." diyor ikinci ses. Bu ses tanıdık. Anneannemin her sabah ağzında tek dal sigarayla odama girişi gibi tanıdık.

Ardil'i aşağıdan yukarı doğru çıkarken seyrediyorum. Nefesi tıkalı yüzü dağılmış, bir el tişörtünün yakasını geriye çekmiş, kendi geri getiriyor ama yabancının dokunuşu kaldı bir kere.

"Vesel." diyor sonunda dükkanın zeminine adım attığında.

Üzerimde ütüsüz okul eteğim saçlarımdan rüzgar geçmiş dağınık, karnım aç, umurumda olan tek şey aşağıdaki yabancı. Sebeplerin içinde mahvolmak için ismini bilmediğim birine tutunuyorum yoksa yürek sancım beni öldürecek.

"Ben-" diyorum yutkunup. Boğazımda bir ağrı oluşuyor sanıyorum ki susuzluktan.

"Şu son çıkan kasetlere bakacaktım."

"Tabii." diyor Ardil eliyle hala saçını düzeltirken. Ben bu kadar dağılmışken düzelttiği her şeyi yıkmak istiyorum.

Bir devrim başlatmak istiyorum eski yapı marketten bozma plak dükkanında.

"Buradalar." diyor eliyle girişteki tezgahı gösterip.

Orada olduklarını biliyorum, sen neredesin Ardil?

"Sağ ol." diyorum tezgaha eğilirken. Sanki gerçekten de kaset almaya gelmişim gibi yapıyorum. Çünkü ağlayacağım biliyorum, ağlayacağım çocuk gibi. Gibi de değil aslında çocuğum zaten.

Aramızda bir sessizlik oluşuyor, dışardan saçma bir giyim mağazasının açılış anonsu duyuluyor.

İkimiz de kulak kabartıyoruz sese sanki o an en önemli olan oymuş gibi.

Ama önemli olan ne ikimiz de bilmiyor muyuz?

Onu biriyle gördüğümde, çok başka biriyle mesela. Yüreğim sıkışıyor.

Anlamlandıramadığım onca şey beni buluyor ve ben kaçmakla kalmak arasında kalıyorum. Neyim ben? Bir aşık mı? Bir korkak mı?

Düzgün veda bile edemeyen, duygularını engin denizlerin -vursa öldürecek- dalgalarında boğmuş geriye sadece iskeleti kalan alelade bir çocuğum.

Böylesine kayıp. Ardil'de mi kayboldum yoksa ona olan hislerimde mi bilmiyorum inanın. Ona mı aşığım yoksa ona olan hislerime mi?

Seviştiğimizi düşündüğüm zamanlarda beynimi pelte haline getiren, yoğunluktan gözlerimi yaşartan, içimi yakan bu şey ne?

Bunca sorudan sonra önemli olan ne bilmediğimi fark ediyorum.

Gelişi güzel bir kaset alıyorum elime.

"Bunu sarar mısın?" diyorum Ardil'e elimdeki saçma kaseti uzatırken.

Hemen alıp kasaya ilerliyor. Nefesi durulmuş gibi.

Kese kağıdına özenle sarıyor kaseti, bantlıyor açılmasın diye. Ardil'e bakıp aynı şeyi yapmak istiyorum. Gözlerini bantlamak istiyorum.

Depodan ikinci bir ses yükseliyor. Üzerimdeki pejmürde formaya zıt ütülü gömleği elinde ceketiyle üst sınıflardan bir oğlan çıkıyor.

Yüzünde ruhsuz bir sırıtma var.

"Görüşürüz." diyor, elini kaldırıp kasaya doğru sallıyor.

"Görüşürüz." diyor Ardil gözlerini benden kaçırırken.

Oğlan çıkana kadar nefesimi tutuyorum.

"Poşet ister misin?" diyor Ardil gözlerime bakmadan.

"Kalsın." diyorum kaseti cebime sıkıştırıp.

Öğle yemeği paramı kasaya bırakıyorum. Ardil bilmiyor.

"Ardil." diyorum kapıya doğru yürüyüp.

Kafasını kaldırıyor sonunda, gözlerime bakıyor ama anlayamıyorum hislerini.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz." diyor mahcupça gülümserken.

Neden mahcup ben de bilmiyorum.

O mahcupça gülümsüyor ben de ağlayarak okula dönüyorum.

yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız

yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız

iyi mi gidiyor emin değilim UMARUM İYİ GİDİYORDUR <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

iyi mi gidiyor emin değilim UMARUM İYİ GİDİYORDUR <3

Yüreğimdeki yangın. gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin