44. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.Veterinerden çıktıktan sonra Barın'ın bahsettiği çay bahçesine geçmiştik. Hâla daha içim içime sığmıyordu. Karam yaşayacaktı ve tamamen iyileşecekti. Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime ve huzurla gülümsedim. Son günlerde hayatım o kadar güzel ilerliyordu ki. Mutluluğu doruklarda yaşıyordum.
Gözlerimi etraftaki masalarda gezdirdim. Genel olarak gençlerin yoğunlukta olduğu hoş bir çay bahçesiydi. Çay bahçesinin hemen yanındaki boylu boyunca uzanmış yemyeşil çimenlerin üzerlerine örtülerini sermiş ve piknik yapan bir sürü arkadaş grupları da vardı. Kimisi test çözüyor kimileri de koyu bir sohbete dalmış ve gülüşerek konuşuyorlardı.
Muhtemelen yakınlarında bir üniversite olmalıydı. Birçok gencin buraya akın etmesinin en mantıklı cevabı buydu.
İnce belli çay bardağını parmaklarımın arasına aldıktan sonra dudaklarıma yaslayarak küçük bir yudum aldım.
" Gerçekten çok hoş bir yermiş." Karşımda oturmuş benim gibi çayını içen Barın da başını sallamıştı. " Fazla kalabalık gibi ama sanki." Dirseklerini masaya yaslamış ve yakın çevrede oturan erkeklere gözlerini kısarak bakmıştı.
Onun bu haline gülerek başımı iki yana salladım. Barın gözünü kırpamadan düşmana korku salarcasına etrafa bakınmaya devam ettiğinde önümdeki magnolyanın dibini sıyırmakla meşguldum.
" Sayende kimsenin burdan tarafa baktığı yok zaten Barın. Önüne dön artık." Sakince konuşmamla birlikte gözlerini bana doğru çevirmişti. "Çimenlerde oturan lavuğu tutmadı hiç gözüm. Oturduğumuzdan beri gözleri senin üzerinden ayrılmıyor." Benim konuşmama fırsat vermeden devam etti söylenmeye.
" Hayır amınakoyayım. Yanında bir adamın olduğumu görüyorsun ve hâla daha utanmadan bakıyorsun. Şerefine sokacağım onun." Dirseğimi masaya doğru yasladım bıkkınca. Çenemi de avuç içine yaslarken konuşmaya başladım.
" Ne yapalım yani? Veledin biri bana baktı diye huzurumuzu mu bozalım? Bakan baksın bizi ilgilendirmez. Biz sadece birbirimize bakalım. Olmaz mı?"
Barın duraksayarak gözlerime doğru baktığında bana hak verircesine başını sallamıştı. " Haklısın. Bir an sinirim bozuldu sadece." Ardından masanın üzerinden uzanarak ellerimi tuttu.
" Seni de huzursuz ettiysem özür dilerim. Elimde değil." Yüzüme yerleşen gülümsemeyle birlikte başımı iki yana salladım." Hayır tabi ki de, huzursuz etmedin." Ardından ekledim. "Sen bana sadece huzur veriyorsun sevgilim."
Barın rahatlamış bir şekilde gülümsedikten sonra elimi dudaklarına doğru götürmüş ve bir öpücük bırakmıştı. " Sevindim."
" Sen yemiyor musun kendi tatlını?"
Arada bir romantik yükselişlerim olsada sadece bununla kalıyordum işte. Mesela az önceye kadar gayet güzel gelmiştim ama ondan sonrası bende yoktu.
Barın anlamayarak bana baktığında ağzım sulanarak onun tatlısına bakmıştım. Deminden beri gözüm sürekli onun sadece iki kaşık alıp bıraktığı magnolyasına kayıyordu. Kendi magnolyamı bitirmiş ve feci bir şekilde onunkine göz dikmiştim.
" Ha senin gözün benim tatlımda kaldı?" Keyifle birlikte konuşmasının ardından ona doğru dönmüştüm. Gülümseyerek bana doğru uzanmış ve dudağımın kenarında kalan muhallebiyi baş parmağıyla silmişti.
" Al bebeğim. Hepsi senin olsun." Önündeki tatlıyı bana doğru uzattığında hiç teşekkür etme gereksiniminde bulunmadan elime aldığım kaşıkla birlikte önümdeki magnolyaya büyük bit açlıkla saldırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyefendi /yarı texting/ ~FİNAL~
Romance05**: Öncelikle yaşanan durum için sizden özür dilerim. Adamlarım adına da kusura bakmayın meslek icabı fazlasıyla ketumdurlar. Bayılttığınız adamıma gelecek olursak, hayır katil olmadınız. Ufak bir beyin sarsıntısı geçirmiş şu anda hastanede iyi ol...