Karnımızı doyurmuş, sohbetimize kaçak çayımızla devam ederken saat çoktan dokuza yaklaşıyordu. Kimimiz aramızda kimimiz grupça sohbet ederken, bardaklardaki çayın bittiğini gördüm. Terastan inip mutfaktan demliği alıp geri geldim ve bitenlerin bardağına güzel mi güzel, tavşan kanı çayımızdan doldurdum.
Gecenin karanlığı çoktan etrafı örtü misali kaplamışken, bazılarımız esintiden üşümüş oturma odasına inmişti. Bense esintiden ürpersem de yıldızları izlemekten kendimi alamıyordum.
“Üşümedin mi?” sağ tarafıma döndüğümde benim gibi yıldızlara bakan Çağrı’yı gördüm. Kafasını koltuğun yaslamış, âdemelması boynunu kavisli göstermişti.
“Hayır üşümedim. Yıldızları izlemek güzel,” dediğime karşın sırıtmış yıldızları izlemeye devam etmişti. Etrafıma baktığımda terasta sadece ikimizin kaldığını fark ettim. Sağıma tekrar döndüğümde bu sefer bana bakan bir çift yeşil gözle karşılaştım.
“Ne oldu?”
“Hiiç,” yüzüme kenetlenmiş gözleri hiç de öyle söylemiyordu.
“Yüzümde bir şey mi var?”
“Yo hayır, bir şey yok.”
“Emin misin?” yüzüme biraz yaklaştı ve gözlerini kıstı. Bu ani haraketliyle gerilsem de belli etmedim.
“Alnındaki sivilceyi saymazsak yüzünde hiç bir şey yok,” parmağıyla dokunduğu yeri elledim ve sağ tarafımda, alnımda bir sivilcenin olduğunu fark ettim.
“Bu ne zaman çıktı ya!” kırmızı bir şekilde bana sırıtan sivilcemle telefon kamerasından bakışırken içimden sivilceye lanet yağdırıyordum.
“Hey somurtma. Somurtunca çirkin ördek yavrusuna benziyorsun.” Sözleriyle artık sinirlenmiştim.
“Ne çirkin ördek yavrusu be!” neden atar yaptığımı bilmeden terastan oturma odasına indim.
“Efil bekle öyle demek istemedim!” dediklerini aldırmadan diğerlerinin yanına geçtim. Ben geldikten sonra çok geçmeden Çağrı da inmişti. Yeniden aramızda sohbet dönerken ona hiç bakmadım bile.
♪♪♪
Eve gelmiş yorgunluğumu üzerimden atmak için banyoya girmiştim. Ilık bir duşun ardından rahatlamış ve hafiflemiştim. Üzerime pijamalarımı giydikten sonra diğerleri gibi ben de yumuşacık yatağa kendimi bırakıp uykuya daldım.
♪♪♪
Çağrı’dan
Bu kadın milletini anlamak benim için hep zor olmuştu. En ufak bir sözümle kırılmıştı Efil bana. Oysa kelimelerim sadece şaka amaçlı çıkmıştı ağzımdan.Yatağa uzanıp uykuya dalmadan önce yine geldi aklıma. Yıldızları izlerken ki yüzü. Mavi gözlerinin gecenin koyu rengiyle buluştuğu anı. Kızıl saçlarının dalga dalga düştüğü boynu. Saf ve bir o kadar güzel suratı.
Ne zaman bu duyguları hissetmeye başlamıştım ona karşı ben de bilmiyordum. Her zaman bana tatlı tatlı bakan suratı, hep onu sinir etmek istememe neden oluyordu. Denizde onu çektiğim sırada bana sarılması bile mutlu etmişti beni istemsizce.
Kafeden eve yürüdüğümüz akşam gizliden sevdiğimi itiraf etmiştim ona. Japon erkeklerinin sevdiklerine karşı söylediği sözü vurgulayarak söylemiştim. Ama o tabii ki anlamamıştı beni.
Bu akşam ise aramızda muhabbet başlatmak istesem de başaramamıştım. Yine batırmıştım. Ah ulan Çağrı. Bir kıza çirkin ördek yavrusu denir mi be geri zekâlı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ GECESİ
Novela JuvenilEfil'in ailesi ayrılma aşamasındadır. Kızının bu ayrılma durumundan etkilendiğini düşünen annesi kızını kuzeninin yanına yaz tatilini geçirmeye yollar. Efil pek gitmek istemez ama annesinın ısrarı ile gitmek zorunda kalır. Orada kuzeninin arkadaşla...