Bizimkilerle Tanış

130 25 2
                                    

Spordan henüz çıkmıştık, Emre'nin telefonu kulağındaydı ve biriyle konuşarak spor salonunun erkek bölümünden kapıya doğru ilerliyordu.

Spora başlayalı yaklaşık iki hafta olmuştu ve Emre'yi sanki aylardır tanıyor gibi hissediyordum. Emre'yle iletişim kurmak çok kolaydı ve açıkçası dışarıdan bu kadar rahat iletişim kurabilen birine benzemiyordu. Bu beni bir miktar şaşırtmıştı ama onunla arkadaş olacağıma daha ilk anda karar verdiğim için de böyle davranıyor olabilirdi.

Kapıdan çıkmak üzereyken kapüşonumu başıma geçirdim. Duştan çıktıktan sonra saçımı kurutmuş olsam da her zaman biraz ıslaklık kalırdı ve bu akşam biraz esiyordu. Emre ile sporumuz bittiğinde birbirimizi arıyorduk ki aynı anda hazırlanıp çıkabilelim. İkimiz aynı zamanda duşa girsek de uzun saçım yüzünden hep Emre beni beklemek zorunda kalıyordu. Ne yapalım, benle gelmeyi teklif eden hep o oluyordu. Sonuçta artık kartım vardı ve Emre olmasa da istediğim gibi buraya girip çıkabilirdim.

"Hadi gidiyoruz" dedi ve kapıdan çıkıp arabaya doğru ilerlemeye başladı. Ben de arkasından ilerleyip hızlı adımlarla arabaya bindim. Arabaya bindiğimde kapüşonumu çıkarıp az önce kısmen kuruttuğum saçlarımı özgürlüğüne kavuşturdum. Emre sürücü koltuğuna geçip kemerini taktığında ben de ona eşlik ettim. Arabayı çalıştırırken ben de telefonumu çıkarmıştım ve gruplara gelen mesajlara bakıyordum.

"Nereye gidiyoruz diye sormayacak mısın?" dedi. Başımı telefondan ve yarın bana geleceğini söyleyen ablamdan ayırıp Emre'ye baktım.

"Eve gitmiyor muyuz?" dedim arabayı Değirmenaltı tarafına döndürmüş Emre'ye. Sinsi bir gülümseme ile bana bakarak, cık, dedi. Üzerimde pijama olmaya birkaç giyim kalmış gri bir eşofman altı ve beyaz bir swetshirt ile değirmenaltında hiçbir yere girmezdim. Üstelik üzerimde kartım olup olmadığından da emin değildim.

"Oğlum saçmalama. Ne param var ne üzerim müsait. Beni eve bırak da git gözünü seveyim"

"Sen sev yine gözümü ama gidiyoruz, itiraz kabul etmiyorum. Bizimkilerle tanışmış olursun hem" dedi. Derdimi anlatabilmek için parmaklarımı bir noktada toplamış onunla konuşmaya çalışıyordum: "Param yok diyorum, dileneyim mi?"

"Ben ısmarlıyorum. Üstünde de bir şey yok Dilara, abartma. Twins'e gideceğiz, yarısından çoğu öğrenci zaten, bir şey olmaz" dedi.

"Öf!" dedikten sırtımı koltuğa geri yasladım. Nereden çıkmıştı şimdi bu?

Değirmenaltı; Tekirdağ'ın öğrenci mahallesi gibi bir şeydi. Üniversiteye yürüme mesafesindeydi ve zamanla orada yaşayanlar uzaklaşıp o kısmı öğrencilere bırakmış gibiydi. Elbette hala yaşlı sakinler vardı ancak hayli azdılar. Twins ise deniz kıyısında bir arazi üzerine karşılıklı kurulmuş iki binadan oluşuyordu. Binalardan biri eskitilmiş tarzda, diğeri ise modern bir yapıydı ancak hiç içine girmemiştim. Gerçi hiç gece hayatı olan bir insan olmadığımdan Twins'e gidecek bir çevrem de yoktu.

Spor salonu değirmenaltına yakın bir mevkide olduğundan kavga siniri geçmeden mekana varmış olduk. Arabadaki sessizliği radyoda çalan bir şarkı bölüyordu ancak ne çaldığını bilmiyordum. Polis radyosu açıktı, sadece onu biliyordum.

Emre, beni beklemeden arabadan bindi ve arabanın arkasına geçti. Bir sigara çıkarıp yaktığını dikiz aynasından gördüm. İnmeyeceğime kanaat getirdiğinde sigarasını indirip mümkün olduğunca avcunun içinde saklayarak geldi ve kapımı açtı: "Gelmeyecek misin?"

"Ya Emre gerilirim şimdi ben orda. Hadi sal beni de gideyim eve" dedim. Sakladığı sigarasını çıkarıp biraz daha içtikten sonra tekrar sakladı.

"Nasıl gitçen eve?"

"Binerim şurdan 1 numaraya, kirazın ordan yürürüm yukarı iki dakika" dedim. Sigarasından biraz daha içti ve yarısına ancak gelmiş sigarayı yere atıp üzerine bastıktan sonra kapımı kapattı ve gittiği yolu geri gelerek koltuğa oturdu.

"İyi, eve gidelim o zaman" dedi ve anahtarı kontağa taktı.

"Sen niye bozacaksın geceni şimdi?" dedim ama beni takmadan arabayı çalıştırdı. "Hay inadına sıçayım, tamam kapat!" derken elimde tuttuğum sırt çantamı arkaya attım ve elimdeki telefonla kapıya hareketlendim. "Kapat, incem"

"İste-"

"Sus Emre. Beş kuruş da almıyorum, bütin menüyü yiyim de gör!"

"Ye" dedi otuz iki diş sırıtırken. İstediğini yaptırmıştı sonuçta. Şımartıyordum böyle böyle ama inşallah tepeme çıkmazdı.

Vur, Kaç ve SaklanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin