5. BÖLÜM: YABANCI OLMAK

360 32 47
                                    

5. BÖLÜM:
YABANCI OLMAK

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım

Hüseyin Nihal Atsız, Geri Gelen Mektup

Hüseyin Nihal Atsız, Geri Gelen Mektup

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Şaşkınlığın hemen ardından gelen tükürük dolu bir sesle konuştu taksici. Abim ona yandan ve esrarlı bir şekilde bakarken ben içimde kaynamaya başlayan alev denizine odaklanmıştım. Bu kadar yaklaşmışken enselenmek en son isteyeceğim şeydi. Kırmızı ojeli parmaklarımla sol elimi ön koltuğa dayayarak yutkundum. Oldukça yaklaşmıştık havaalanına. Ancak bu derin şaşkınlık hissi abinin eskisi kadar hızlı ve ölümcül araba sürmesine mani oluyordu.

“Hasan abe?” dedi soru sorar gibi. Yüzünde daha önce kimsede görmediğim bir hayal kırıklığı kol geziyordu. Hasan abesi için hiç iyi bir akşam olmayacaktı herhalde. Bileğindeki çelik saat hafifçe oynarken başını iki yana salladı. Bir yutkunma sesi işitildi. Bu kez o nadide ses bana değil, çok sevgili panik abime aitti.

“Hasan abe kadın mıymış?” demesiyle inleye inleye öksürmeye başlamam bir olmuştu. Bu adam gerçek bir Hasan abi aşığıydı. Adamın taksiyi kullanmama ihtimaline değil, kadın olma ihtimaline daha çok önem veriyordu. Hatta belli ki, tercih ediyordu.

Öylesine bir esaslı kardeşti işte. Her eve lazımdı.

Telefonun karşısındaki Tunç’dan avaz avaz bir ses duyuldu. Bu sefer ben de abim de çok net duyabiliyorduk cızırtılı bir sesle ne söylediğini.

“Salak salak konuşma Kemal! Ne kadını ne hasan abisi! Arabayı kullanan Hasan değilmiş diyorum. Başka bir kadın kullanmış. Onu bulmaya çalışıyorlar.”

“Nasıl ya?” diye mırıldandı taksici. İç hatlar tarafına driftli bir dönüş yaptı. İçim zangır zangır titrerken dıştaki masum ve rahat ifademi asla kaybetmiyordum. Derin bir nefes verdim. Tek istediğim şey bir an önce şu tütün kokan mide bulandırıcı taksiden inmek ve uçağıma binip defolup gitmekti. Adeta asfaltı öpecektim. İstanbul her yönüyle hayatımı allak bullak etmişti. Bana yaramıyordu bu şehir. Bir daha da gelmeyecektim.

“Hasan abedir o!” dedi bedbaht bir hayal kırıklığıyla. Kaçak Xianomi’nin elinden düşmesine ramak kalmıştı. “Bi kadın nasıl öle araba kullansan abe? Kafayı mı yediniz ha? Vallaha yalan.”

Bunları söylerken arabayı kendi terimiyle anarya anarya parka yanaştırıyordu. Oksijensiz kalmış bedenimi hareketlendirdim. Düşünemiyordum. Bacaklarımın ne yöne gittiğini bilmiyordum. Tek isteğim inmekti. Gerginlikten sol kolum bile uyuşmanın eşiğine gelmişti. Kalp krizi geçiriyor olabilme ihtimalim dahi umrumda değildi. Uçakta ölmek daha makul bir fikir gibi geliyordu. En azından Zincirlikuyu Mezarlığı yerine memleketimin herhangi bir köşe bucak mezarlığına defnedilebilirdim.

KAN YARIŞLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin