Sefere Gidiş

182 13 5
                                    

Aradan birkaç hafta geçmişti yine her akşam olduğu gibi Ferman beni Has odaya çağırmıştı. Bu durum benim hoşuma gitse de, her gece Padişah'ın odasında olduğum için hakkımda büyücü yakıştırması yapılması devam ediyordu. Ben bu kadar zamana rağmen nasıl olur da, Ferman bir anda değişir onu düşünüyordum hala. Acaba nikahtan önce sapık gibi davranarak beni mi deniyordu? Belki de kafa travması ile karakteri değişti. Duymuştum öyle şeyler. Bazen tramva ile karakterler değişebiliyordu.

Hiçbir şeyden emin değildim ama şuan yanımda olan adama aşık olmuştum. Buradan gitmek de istemiyordum. Hem gitsem ne olcak sefil hayatıma geri döneceğim. Tek umudum KPSS. Neyseki burada KPSS de yok; çalışmak da, borçlar da...

Düşüne düşüne Has odaya gelmiştim. Has odanın içerisinden bağırışmalar geliyordu. Ferhunde'nin sesiydi bu. O Edirne'ye sürülmüştü. Sarayda olduğuna göre, Padişah affetmiş demekki.

"Ferman. Ferman nolur artık kalbimi kırıyorsun. Ben seni seviyorum biliyorsun. Sen de beni seviyorsun. O aşuftenin aramıza girmesine izin verme."

"Ferhunde! Doğru konuş!"

"Konuşmazsam nolur? Bir daha mı sürersin gözyaşı sarayına? Ben sana gençliğimi verdim. Sen bunu bana nasıl yaparsın?"

"Ferhunde git artık. Dairene dön!"

"Sana erkek çocuk veremediğim için mi?"

"Ferhunde böyle bir adam mıyım ben?"

"Gönlümün Padişah'ı... Bu gece burada kalmama izin ver. Sen Venedik'e gitmeden önce bir gece. Sadece bir gece. Ben de senin zevcenim. Adil olamayacaksan neden 4 zevcen var!"

"Ferhunde. Kalsan bile..."

Ferhunde'nin ağlama seslerini duyuyordum. Sesi boğuk çıkıyordu. Sanki Ferman'ın omzuna yaslanmış gibi. Sanki sarılmışlar gibi. Allah'ım nasıl yani? Onlar bu gece? Daha biz gerdeğe girmemişken. Nasıl? Nasıl yapar?

"Son nefesimi verene kadar aşkının kölesiyim Ferman. Beni bırakma. Bana bu eziyeti yaşatma. Beni bırakırsan kendimi öldürürüm."

Sessizce oradan ayrılıp daireme döndüm. Böyle bir şey gerçekten beklemiyordum. Burada doğsam belki bunu kabullenirdim ama içerisinde doğduğum dünya, beni bunu reddetmeye itiyordu. Hayır itmek doğru bir kelime değil. Bu zamana kadar inandığım, savundugum değerlerin tersine gitmeyeceğim. Şayet, aralarında birşey olduysa, sefil hayatıma dönmenin yolunu arayacağım.

Hele bir yarın olsun da...

Sabah kapımın çalması ile uyandım. "Sultan'ım uyanın."

"Ne oldu Nigar?" Yoksa? Yoksa korktuğum başıma mı geldi?

"Sultan'ım. Ferhunde Sultan dün gece has odada kalmış."

"Biliyorum. Halvete girmişler mi?"

"Fikriye Hatun'un ağzı kulaklarındaydı. Ferhunde Sultan hala has odadaymış."

Derin bir nefes verdim. Bir iki lokma birşey yedikten sonra, Nigar'ın zoruyla bahçeye çıktık. Çiçeklerle ilgilenmek bana iyi gelecek. Haremden geçerken Ferhunde'yi kızlarla konuşurken gördüm.

"Hahaha Sultan'ım. Perşembeleri geri almışsınız."

"Evet kızlar. Dedim size, Yeşim bir hevesti. Padişah'ım yine bana döndü. Erkekler böyledir. Araya bir kaç hatun girse de sadece tek bir zevcesini başına taç ederler."

Ferhunde beni görünce kızları bırakıp bana döndü. "Neyse kızlar, dün gece canımın Padişah'ı beni çok yordu. Hamama gitmem gerek. Akşama ziyafet veriyorum. Fikriye, Menekşe Ağa'ya haber ver, lokmalar dökülsün şerbetler dağıtılsın."

PAYİTAHT'TA AŞK-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin