9.

255 17 47
                                    

1 hafta... Evet bu lanet odada 1 hafta geçirmiştim...

Galiba burası pembe kafalının kendi evi gibi bir şeydi çünkü buraya geldiğimde beri eve giren kimseyi duymamıştım. Sadece burda çalışanlar vardı.

Beni çözdüğü gün ilk yaptığım şey cama koşmaktı ama pencerede kilit vardı... Ve dışarısıda sonu olmayan uçsuz bucaksız bir ormandı.

O günden sonra pembeyi hiç görmemiştim. Hizmetçiler bana, sabah, öğle ve akşam yemeği getiriyorlardı ama hiçbirini yemiyordum.

Odamın kapısı çalındı ve benim gir komutumla kapı açıldı. İçeri elinde tepsi olan bir hizmetçi girmişti. Ah, galiba öğle yemeği vaktiydi. Belkide akşam yemeğidir. Burda olduğum vakit boyunca gün ve saat algımıda yitirmiştim...

"Kyouka hanım akşam yemeğiniz hazır" pencereye bakan gözlerim yavaşça kıza döndü.

"Masaya bırakabilirsin" hizmetçi kız kafasını salladı ve masaya doğru yürüdü. Yemeği bırakıp öğlen getirdikleri ve hiç dokunmadığım yemeği görüp üç çekti.

"Yemek yemelisiniz kyouka hanım bu hiç sağlıklı değil." Yavaşça kafa salladım kız ise cevap vermeden odadan çıktı. Kız odadan çıkınca onun hakkında düşünmeye başaldım.

Çok genç bir kızdı acaba neden bir mafya için çalışıyordu, normalde onun yanındakiler okul okuyup arkadaşları ile eğlence yapıyordu şu anda. Bunları düşünürken birden aklıma kendim geldim.

Tabi ya... Benimde okula gidip arkadaşlarımla eğlenmem, ve sınavlar yaklaşıyor diye sızlanmam gerekiyordu. Ama kader işte beni buraya tıktı...

Kafamı yine cama çevirip doğanın güzelliğini izlemeye başladım. Ağaçların her rüzgarda hareket etmesi bana huzur veriyordu. Hayvanların özgürce dolaşması yüzüme bir gülümseme bırakıyordu.

Gözlerim yorgunlukla kendi kendine kapandı. Birkaç gündür uyuyamıyordum, uykularımı kötü kabuslar bölüyordu. Kabusları unutmak için kafamı sağa sola salladım ve yavaşça pturduğum yerden kalktım.

Yatağa doğru yürüyüp uzandım ve yorganı üstüme çektim. Gözlerimi kapatıp bilincimin yavaşça gitmesine izin verdim.

*

Ani bir tekme sesiyle yerimden sıçrayarak kalktım. Uyku sersemi halinde etrafına bakınmaya başladım. Gözlerim bir açılıp bir kapanırken karşımda bana sinirle bakan pembişi fark ettim.

Kollarımı biraz gerdim ve esnedim. Saat kaçtı? Yada hangi gündeydik?? Bu sorularımın hepsi kendi kafamda yanıp sönerken hala uyku sarhoşu olarak konuştum.

"Saat kaç ya?? Ve o seste neydi?!" Doğru düzgün söyleyemediğim kelimelerle karşımdaki sinirli adam konuştu.

"Kapın kapalıydı bende tekmeleyerek açtım. Ve senin sorularından önce benim knedi sorularım var. NEDEN YEMEK YEMİYORSUN?!" Pembe saçlının sordukları ile ağzım açık kalmıştı. O bunu nerden biliyordu...

Elimi anlıma çarpıp kendime küfrettim ben malım yaaaa adamları söylemiştir büyük ihtimalle.

Peki daha önemli bir soru soruyorum. O bunu neden öenmsiyordu?!

Bu soruya aklımda cevap bulamayınca sessiz kaldım. Karşımdaki adam bu durumdan memnun olmamış gibi bağırarak başka birine seslendi.

"MARİA BİR TABAK YEMEK GETİR ODAYA!" Pembe saçlı adam yavaşça bana yaklaşıp kolumdan tuttu ve beni zorla yataktan çıkardı. Biraz daha beni sürükleyip masanın oraya fırlattı.

Beni zorla sandalyeye oturtup 'maria' denen kızı beklemeye başladı...

Bir süre sonra odaya sabahki genç kız girmişti. Ama kafasını yerden ayırmıyor benle göz teması kurmamaya çalışıyordu.

Büyük ihtimalle benim yemek yemediğimi o söylemişti...

Elindeki yemek tepsisini nazikçe masanın üstüne koydu ve bize hafif bir reverans yapıp odadan çıktı.

Sinirli adam hemen yanımdaki sandalyeye oturup eline kaşığı aldı ve yemek doldurup bana vermeye çalıştı.

"Ne duruyorsun?! Hadi yesene!! Bütğn günüm yok!" Sinirli sesi ile ürkmüş kaşığa yavaşça eğilip ağzıma almıştım. Yemeği çiğneyip yutunca adam bir kaşık daha aldı, ama bu sefer o kaşıktakini yemedim.

"Aghhh! Hadi ama ye şunu artık!! Seni yarın Rindou ile buluşturucam ama sen böyle davranırsan ve yemek yemessen rindou'nun kollarında bayılıp kalacaksın! Amacın bu mu yoksa?" Adam son söylediklerini sırıtışla söylemilti, bu beni sinirlendirmişti. Ama bir jareketle ikinci kaşıktaki yemeğide yedim ve kaşığı elime aldım.

"Ben yiyebilirim sağol" ipneşeyerek söylediklerim karşısında adam derin bir iç çekti ve sandalyeden kalktı.

"İyi, senin gibi bir veletle uşraşmak ueterince yorucu zaten. Yemeğini yediktem sonra maria'ya seslen sana kıyafet vericek. Dexiğim gibi yarın Rindou ile buluşucaksın biraz makyaj falan yap" adam bunları söyleyip odayı terk ettmiş, arkasında ağzı açık bir ben bırakmıştı. Ne demek 'makyaj falan yap' ne demek lan?! Oldu paşam başka?!

Derin bir iç çekip kendimi rahatlattım ve mırıldandım.

"Sadece küçük bir buluşma kyouka sakin ol, sakin ol..." Kendimi rahatlatmaya çalışsamda kaşık tuttuğum elim titriyordu, bende pes edip kaşığı bıraktım. Zaten bu şok üstüne iştahım kapanmıştı bile.

Bir süre sonra esneyince uykumun yarım kaldığını hatırladım. Çok pis uykum vardı ve yatmak istiyordum. Hemen ayağa kalktım ve yatağıma doğru yürüdüm.

Daha önceki sefer gibi uzandım ve üstğme yavaşça yorgan çektim. Gözlerimi yavaşça kapadım ve kendimi uykunun tatlı ama bir o kadarda strasli kollarına bıraktım. Büyğk kabuslar beni bekliyordu, ve onları bekletmek sadece daha çok korkmama sebep oluyordu...





~son~

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zorla Güzellik~ (Rindou x Y/N)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin