GARDİYAAAN BEN GELDİM AÇ AÇ HEH. Oy atıp yorum yapmayı unutmayınnn. İyi okumalar.
Bölüm Şarkısı: Taylor Swift-Don't Blame Me
Altay Aral
Sakarya'ya gelmiştim evet. Alara sayesinde her şey artık yolundaydı. Konumu açıp hastaneyi bulmak için atılan adresi girmiştim. O kadar uykuluydum ki gözlerimden uyku akıyordu. Bunu bile umursamamıştım. Şu an tek istediğim iyi olmasıydı. Eğer iyi değilse kendimi asla affedemezdim. Az çok alacağım tepkiyi tahmin ediyordum bu yüzden karşısında sakin kalacaktım. Hastane yolunda bir kahveciden kahve almıştım. Onu sakince içip kendime az da olsa gelmiştim. Kağıt bardağı çöpe atıp bir nefes almıştım. Kendime az da olsa gelince tekrar arabaya binip hastane yolunu tutmuştum.
Hastaneye vardığımda saat akşam sekiz gibiydi. Arabayı park edip indim. Acilden girip resepsiyona oda numarasını ve ismini verdim. Ziyaretçi kabul etmediklerini söyleyince sakin kalmaya çalıştım. Ada'nın doktoru ile görüşmek istediğimi söyleyince beni doktorun odasına yönlendirdiler. Doktorun odasına girdiğimde bana güler yüzle baktı. "Merhaba Doktor Bey. Ben Altay Aral Koraslan. Sizin bir hastanız var. Levla Ada Akay. Onu ziyarete geldim fakat içeri sokmuyorlar. Ada benim yakın dostumdur, bir şekilde görmem gerekiyor. Uzun yol geldim malum, maçlardan dolayı. Rica etsem beni 1 saatliğine de olsa içeri sokabilir misiniz?" Evet Aral, her yerde bu kozu kullanmasan işin düzgün gitmez değil mi? Doktor gülümseyerek isteğimi kabul etti. Birlikte odasından çıkıp Ada'nın odasına gittik. Odasına geldiğimizde ilk önce doktor girdi. Ardından annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın odadan çıktı. Ben odaya girdiğimde ise doktor peşimden çıktı. İşte o an gelmişti.
~~~~~
Levlâ Ada
Gördüklerimi kabullenmem uzun sürdü. Her şey bir puzzle parçası gibi birleşiyordu sanki. İlk önce röportajda gördüğüm gri kedi, ardından Aral'ın bana attığı fotoğraftaki kedi. Sonra isimlerinin benzerliği. Bunu da geçtim, o zaman bana çarpan kişi ile aynı cümleleri kurması. Hatta İstanbul'a gittiğimde otogarda karşılaşmamız. Hayır, hepsi tesadüf olmalıydı. Yoksa gerçek miydi? Gözümün önüne her şey geliyordu. Paylaştığı hikayedeki monitörün de o uygulamaya ait olması... Her şey burada patlamıştı zaten. Ben 2 aydır Koraslan olan Aral ile konuşuyormuşum. Ve bana her şeyi yalan söylemişti. Küçük bir işletmede çalıştığını söylemişti. Ama aslında adam kaleciymiş. Bu adamdan imzalı forma üstüne eldiven aldım. Ve o günki maçta bile olmamasının sebebi kalede olmasıymış. Gerçekten her şey tam yerine oturduğunda anlamıştım. Benim aşık olduğum kişi kaleci Altay Aral Koraslan'mış. Acaba bunu ne zaman söylemeyi düşünüyordu? Belki de kandırıp kaçıracaktı bile. Sinirle dişlerimi sıkmıştım. Hepiniz aynıydınız ki. Biriniz farklı olsun be! Ah keşke bununla kalsaydı bu gerçek. Önüme düşen magazin postuyla daha da şok olmuştum. Gerçekten benim ihtiyacım olduğu anda bir kızla mı flört ediyordu? (Yazardan: Yok o öyle değil, az sakin ol koçum) Hadi bunu da geçtim, gerçekten bana aşıkmış gibi davranıp aslında sevgilisi mi vardı? Kalbim kırılmıştı. İlk defa bu kadar sert bir şekilde kırılmıştı. Gerçi bir şeyim değildi ki. Niye umursuyorum ki? Bu saatten sonra ona yazmayacaktım. Daha da karşıma çıkmaması için telefonumdan uygulamaya girmiştim. Tam engelleyecekken odaya giren doktora bakmıştım. Ziyaretçim olduğunu söylemişti. Annem yavaşça uyanıp bana bakmıştı. Ardından doktora bakıp kafa sallamıştı. Annem yanağımdan öpüp dışarı çıkmıştı. Büyük ihtimalle kızlar gelmiştir yine diye düşünürken karşımda gördüğüm kişiyle şok olmuştum. Doktor dışarı çıkarken kapıyı kapatmıştı. Aral şu an karşımda duruyordu. Ben ise kendime gelmeye çalışıyordum. Telefonumu kapatıp kenara koymuştum. Serum bağlı olduğunu umursamadan ayağa kalkmıştım. Sinirle onun göğsüne vurmaya başlamıştım. Tabii vururken bağırarak konuşuyordum. "SEN NE YÜZLE BURAYA GELDİN YA? YA SEN NASIL GELEBİLİRSİN YA? SURATIN VAR MI DA GELİYORSUN? YALANCI HERİF. BİR DE BANA AŞIK NUMARASI YAPIYORSUN. HER ŞEYİN YALAN BE SENİN." Ne kadar gözüm dolsa da ağlamamıştım bile. O bana sakince bakıyordu. Sanki sinirimi atmamı bekliyormuş gibiydi. Aniden kollarını bana sarınca gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Dayanamamıştım, çok çabuk ağlayan biriydim. Uzun zaman sonra tam karşımda duruyordu. Artık her şey açığa kavuşmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜZENLENİYOR | Oyun Bağımlısı
Novela JuvenilMiusa: "Zaman zaman zaman... Neyin ne zamanı var Aral?" Fairytale: "Sana kendimi açmamın zamanı var." Miusa: "Yoksa İngiltere prensi misin?" Fairytale: "Değilim, ama belki de farklı biriyim." Kimliğini benden gizlemek zorundaydı. Bu durum ne kadar s...