Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!Siz Aşkı Ne Bilirsiniz Bayım, DİDEM MADAK
-
12: Deri Değiştiren Yılan
Gördüklerimi algılamak için kendime zaman tanıdım. Zihnim bu manzarayı yadırgıyor, gözlerimin gördüğü gerçeği inkar ediyordu. Arkamda Fırat, gözlerimin önünde annem, annemin bir deri bir kemik kalmış küçücük bedeni, zavallı hali...
"Anne," diye fısıldadım yeniden.
Zihnim bana uzun zamandır oynadığı oyunlarından birini oynadı ve geçmişle gelecek arasında sıkışıp kaldım. Zaman ve mekan kavramımı yitirdim, zemin ayaklarımın altından kayıp gitti. Düşmemek için büyük bir savaş verdim.
"Olmaz," dedim titreyen dudaklarımla. "Olmaz. Onu nasıl buldunuz?"
Ses yoktu, insan yoktu, kimse yoktu. Ben ve hayallerim, parçalanmış ruhum vardık. Debelendim, geçmişin pençesinden kurtulmak ve ağıt yakmak istedim.
Anneme koştum, o zehirli günden sonra annemi gördüğüm ilk anın feryadına kapıldım, sağır olmak istedim, olamadım.
"Kurtar beni anne," diye ağladım. Ağlayarak Fırat'ı işaret ettim. "Kurtar beni bunlardan, bana acımayacaklar."