Bölüm müzik tavsiyesi: Binbir Gece, Kıraç
(o kadar uyumlu ki dehşetül vahşett!)
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda
Kötü ediyor insanı, kötü...
Hele bir hasretlik oldu mu serde;
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde.
Dertli ediyor insanı, dertli.İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş.İçkiye Benzer Bir şey Var Bu Havalarda, Orhan Veli
-
27: KELEBEĞİN SON NEFESİ
Zaman durdu.
Akreple yelkovanın savaşında, bu yenildiğim kaçıncı cephe? Bu kaçıncı umutsuzluk durağı, bu hangi göğün yağmurlu bulutu, bu hangi çamurda izi kalan hayallerim?
Bu cümle benim kaçıncı kaybedişim?
Gözlerime bakan gözler, acıdığını saklamaya çalışsa da dipsiz karanlığıyla bana öylece bakan bir çift hüzün yuvası, altında sakladığı o derin anlamlar, yakarışımı duymadan hisseden o çaresizliğin altında ezilişim.
Dudaklarım titredi, kendime gelmek için belki aylara, yıllara, belki koca bir ömre ihtiyacım vardı ama ben buradaydım.
Saniyelerin, saliselerin kaderimi değiştireceği o andaydım. Bu aileden kaçıyor, bu aileden saklanıyor, bu aile benim cehennemim olmadan önce onlara karşı savaş ilan etmeye çalışıyor ve şimdiyse adaletsizce dahil edildiğim bu oyunda bir kez daha ne kadar geriye savrulduğumu duyuyordum.
"Hayır," dedim ellerimin arasına aldığım başımı iki yana sallarken.
Zemine bomboş gözlerle bakıyordum.
"Hayır, doğru olamaz."
Fırat'tan ses gelmedi. Gece yarısını geçtiğimizi hatırlatan, sabahın ışıkları burayı aydınlattığında beni parçalayacak gerçeklerin gün yüzüne çıkacağını fark etmemi sağlayan o saat sesi hiç susmadı.
"Fırat, sen emin misin?"
Oturduğum yerden kalktım, işittiklerimin ağırlığıyla çöktüğüm koltuğa dönüp bir kez daha baktım.
Baktığım her yerde binlerce an yaşadım, binlerce manzaraya şahit oldum.
Birinde, beni kollarımdan tutup yalıdan atıyorlardı. Her şey ortaya çıkmıştı. Sonra annem ölüyordu.