BÖLÜM 1 - ALEMLERİN AYNASI

42 4 4
                                    

Uzun zaman önceydi, yerde, gökte ve suda benim gibi bir sürü canlı yaşardı. Her şey doğruydu ve temizdi, ta ki... karada yaşayan bir tür gök neslini bitirmek isteyene kadar...

Asırlarca yaşayabilen gökyüzü canlıları teker teker tuzağa düşüyor ve ölüyordu. Ailem de öldü, arkadaşlarım da, tüm sevdiklerim de. Çok korkuyordum, o zamanki küçük aklımla. Beni bulamasınlar diye saklandım. İnsanlar neslimizin tükendiğini sanıp savaşı bıraktılar, ancak ben vardım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum aradan, ama uzun bir zamandı. Göğün son canlısı bendim; Zeytin. Tektim, yalnızdım, birbaşımaydım ancak artık canımı acıtmıyordu. Çünkü ben artık duygusuzdum. Onları uzun zaman önce kaybetmiş, peşine de düşememiştim. Bir sonbahar gecesi, ''ALEMLERİN AYNASI'' adı verilen bir yağmur bulutunun yanında karadaki canlıları izliyordum. Nedensiz bir şekilde, içime bir öfke gelmişti. Bağıra bağıra söyledim; ''SOYUNUZU S!K@C@ĞİM İNSANLAR...''

Ancak bir terslik oldu ve üzerinde durduğum bulut aşınıp parçalandı. Sanırım bu bölgedeki bulutlar biraz fazla hassastı ve sese de duyarlıydı. Ancak bu hatam yeryüzüne düşmeme sebep oldu. Kanatlarımı kullanamıyordum, nerdeyse sesimi dahi duyamıyordum. Ancak bir sorun vardı... B- bir dakika, FARKLI BİR FORMDAYDIM BEN!?

Boyum diğer formuma göre uzundu. İki kola, her kolda 5 parmağa sahiptim. Bir karaya düşmüştüm ve acı çekiyordum, her yerim kanıyordu. gözlerim kapandı. Uyandığımda bir insan yaralarıma birşey sürüyordu, onu ilk gördüğümde korkudan altıma etmiştim. Kadın İngilizce konuşuyordu, Amerikaya mı düşmüştüm- boş gözlerle ona baktım. Birşeyler söylüyordu, ama türkçe. Türkçe bilip bilmediğimi soruyordu bana. Bir anda türkçe konuşurken buldum kendimi. Bana kim olduğumu sordu, üzerimde ''kimlik'' adı verilen şeyi bulamamışlar. Tabii ki gökten düştüm falan demedim, boş boş baktım o kadar. Bana ailemin nerede olduğunu sordu. Bir anda bir his, hem de çok tanıdık gelen bir his içimi kapladı. ''Ben, ben onları kaybettim. Hem de uzun zaman önce.'' Sesim soluğum kesilmişti. En son asırlar önce döktüğüm gözyaşı, tekrardan gelmeye başlamıştı. İnsanlar duyguya çok önem veriyordu herhalde dedim geçtim.

Birkaç saat sonra beni ergen insanların olduğu bir binaya soktular. Benden büyük-küçük her yaşta insan vardı burada. Bana odamı gösterdiler, bir de elime kimlik verdiler. Normal görünmeye çalışsam da açık konuşayım hiç beceremedim. Sonra bir test yaptılar. Sonuç; ben 6. Sınıf öğrencisiymişim.

Sonra beni "okul" denen bir yere götürdüler, "TEKAİHL". 6/D denecek harika (!) bir sınıfa ve mükemmel derecede zeki (!) okul şubelerine sahiptim. Bana attıkları bakışlar karşısında bir anda ağzımdan bazı kelimecikler döküldü:
- Ne bakıyonuz be AYI MI GÖRÜYOSUNUZ?
İnsanoğlu çok garip değil mi? Bir de itiraz etmeye başladılar. Neyse ki o lanet alandan uzaklaşmıştım. Ben onlar gibi değildim, gökten geliyordum. Ama şimdi, onlara benziyordum ve bu korkunçtu benim için. Soyumu öldüren bu lanet canlılarla aynı havayı solumak zordu da bu yetmezmiş gibi bir de aynı binadaydım ya.

Çok geçmeden yaşıtlarımdan büyük bir insan gelip kendimi tanıtmamı istedi. Ne adımı, ne de soyadımı bilmiyordum. Gerçi ismimi sorduklarında Zeynep gibi birşey uydurmuştum. Bu yüzden kimliğimi aldım, ve kendimi öyle tanıttım. Biraz garipsediler ama olsun. Ders adlı zaman dilimi bitince peşime tüm sınıf takıldı. Arkadan bir kol uzandı ve beni tutup tuvalete attı. Beni kenara çeken kız yeşil saçlara, onun yanındakiler de kahve ve sarı saçlara sahipti (birinin saçı çakma sarıydı ama olsun) Yeşil saçlı olan kendini tanıttı. Adı Ferideymiş, çakma sarılı düzeltti:
-Hayır, Feridon
Sonra arkadaki kahküllü kahve saçlara sahip kız konuştu:
-Hayır be adı Ferdi
Bunlar anında kavgaya girmeye başladı. Ben de aval aval onlara baktım. Arkadaki diğer sarışın onları durdurdu. Sonra beni diğerlerinden kurtardıkları için onlara teşekkür ettim. İnsanlar böyle yapıyordu, değil mi? Çakma sarılı rica etti. Ben de isimlerini sordum:
Yeşilli, Feride
Çakma Sarılı, Azra
Hakiki Sarılı, Amine
Küt saçlı Kahküllü, Elif
Ve Kafasında Kurbağa Tacı Olan Kız İse Sevde imiş.
Garip isimlerdi ama olsun.
Okulu gezdirmelerini rica ettim ki, büyük insanlardan başka biri bize "Zil Çaldı" diye bağırmaya başladı. Sınıfa gittim, savaş falan mı vardı bilmiyorum, bu kadar sesi en son o savaşta duymuştum, hatta yalan olmasın savaştaki ses dahi daha azdı.
Çok geçmeden başka bir yetişkin geldi. Birşeyler anlattı ama çok anlayamadım. Zaten okulun ilk günüymüş bugün herkes için, yani ders işlemedik kısaca. İlk haftam böyle geçti.

Biraz uzaktaki yurtta kalıyordum, oda arkadaşım ile. Adı Dilek idi. Başta pek iyi anlaşamasak da sonra çok iyi anlaştık. Herşey iyi gidiyordu. Ta ki o günün okul çıkışında yaşananlara şahit oluşuma kadar...

SON~

Gökyüzündeki Son ''Zeytin''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin