Ariana Grande - imperfect for you
Bugün işe gitmemiştim. Ravyn'de izin almıştı. Saat öğlene geldiği halde uyuyordu. Bugün hava yağmurluydu. Camlara iri damlalar düşüyor, sisten hiçbir şey görünmüyordu. Evin içi karanlık bir zindanı andırıyordu. Kumandaya uzanıp aplikleri yaktım. İç çekerek elimi saçlarımın arasından geçirdim. Dün geceden beri doğru düzgün uyuyamamıştım. Hep daha kötüsünü düşünüyor, Ravyn'ın uyuyan yüzünü izleyerek tedirginliğimin beni kemirmesine izin veriyordum. Bütün gece yaralarını izlemiştim. İzledikçe de fabrikadan döndüğüme pişman olmuştum.
Çayın olduğunu belirten sesle pencerenin önünden dönüp mutfağa ilerledim. Bir hafta uyuyamadığı için uyudukça uyuyordu. Dolaptan aldığım mavi fincanıma çay doldurdum. Tek kalmasın diye kahvaltı etmemiştim. İçimden onu uyandırmakta gelmiyordu.
Evin içinin serin olduğunu fark ederek fincanımı bıraktım. Odaya girip giyinme odasındaki dolaptan bir yorgan aldım. İnce bir pikenin altında yatan Ravyn'ın üzerini örttükten sonra elimi alnına koyup ateşine baktım. Neyse ki ateşi yoktu. Saçlarına öpücük kondurma dürtümü bastırıp salona geri döndüm. Kasvetli ve serin hava içimdeki tablo yapma isteğini kabartmıştı.
Ne çizeceğimi düşünürken çayımdan bir yudum aldım. Belki de geçen ki gibi içinde bulunduğum durumu yansıtmalıydım. Kasvetli diye geçirdim içimden. Bugün çok kasvetli.
Koltuğun üzerindeki telefonum çalınca uzanıp aldım.
"Efendim, anne."
"Bu akşam müsait misiniz?" diye sordu tatlı bir sesle.
Herhangi bir planımız yoktu. Kaşlarımı çatarak pencereden dışarı baktım. "Evet"
"Öyleyse akşam yemeğine geliyoruz," dedi heyecanla. "Hazırlıklara başlasan iyi olur. Kalabalığız."
"Kaç kişi?" diye sorarken mutfağa döndüm.
Annem kıkırdadı. "Dört."
Kimlerin olduğunu tahmin edebiliyordum. "İstediğiniz özel bir şey var mı?"
"Hayır, hayır," dedi aceleyle. "Sen ne yapsan zaten güzel oluyor. Tatlı yapmana gerek yok. Gelirken alırım."
Gülerek dolabı açtım. "Tamam, anlaştık."
Kulağımdan çektiğim telefonu ada tezgâhının üzerine bırakırken arkamdan Ravyn'ın sesi geldi.
"O kimdi?"
Sonunda uyandığı için sevinmiş bir şekilde ona döndüm. "Annemler yemeğe gelecekmiş," dedim. "Dört kişiyiz dedi."
Kendisine bir bardak su doldururken yüzünü buruşturdu. Kolunu tam kaldıramıyordu. "Şaşırmadım," diye mırıldandı. Düne göre iyi olsa da sihirli bir şekilde iyileşmiş değildi. "Sen yemek yaparken ben ortalığı toparlarım." Eve göz gezdirdi. Dağınık değildi ama tozlanmıştı.
İçler acısı bir görüntüsü varken ona temizlik yaptırmak, kalan insanlığımı da beraberinde götürürdü.
Basitçe, "Ben hallederim, sen dinlen," dedim. "Ayrıca çayı yeni yaptım. Önce kahvaltı edelim."
Bileğindeki saate bakınca nasıl bu kadar çok uyuduğu hakkında bir şeyler mırıldandı. "Sende mi uyuyakaldın?"
"Hayır, ben uyuyamadım."
Sağlam elini gözüne bastırırken çocuk gibi görünüyordu. "Bu saate kadar neden kahvaltı yapmadın?"
Kahvaltılıkları küçük kaplara böldüm. "Seni bekledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnci Çiçeği
RomanceHiç anılarınızı kaybettiniz mi? Üniversiteye başladığımda çocukluğumu ve lise anılarımı hatırlamıyordum. Dünyaya gözlerini açan yeni bir bebek gibiydim. Sadece tek bir kişinin adını biliyordum. Onu daha önce hiç görmeme rağmen, görür görmez adını mı...