İkinci bölümden merhaba! Lütfen yorum bırakmayı unutmayın.
Taylor Swift - seven
Sandalyemde oturduğum halde düşecek gibi hissettim. Kararan gözlerimi hızla kırpıştırdım. Ne demişti? Hayır, bu kabul edilemezdi. Ravyn, beni sevmiyordu. Sevmesi de gerekmezdi. Ama, bir dakika... Ah, anlamıştım. Beynim beni şaşırtmayacak bir hızda sonuca ulaştı. Babam, Albert ile kurduğu ortaklığı sağlamlaştırmak için beni kullanıyordu. Ya da satıyordu? Her ne oluyorsa babam beni gözden çıkarmıştı. Onun için; imza attıktan sonra kenara ittiği bir belgeden fazlası değildim. Ne istediğimi dahi sormamış, son ana kadar fikrimi almamıştı. Ne yapmayı planlıyordu ki? Düğün günü elime gelinliği tutuşturup, sıradan bir akşam yemeğine davet ediyormuş gibi bunu giyip aşağı gel demeyi mi?
Elimde olmadan güldüm. Herkes sessizce bana bakıyordu. "Yani onca zaman fikrimi dahi alma gereği görmeden, beni satıyor musun?" Sesim titremişti ve ben ilk defa annem gibi sağlam duramadığım için kendimden nefret etmiştim. "Aranızdaki ortaklığı sağlamlaştırmak için beni gözden mi çıkarıyorsun? Bana söyleme gereği bile duymadın!" Öfkelenerek ayağa kalktım.
Babam kıpırdamadı bile. Etkilenmemişti. Sabırlı ve sakin bir sesle, "Yerine otur," dedi.
Hayal kırıklığına uğramıştım. "Yarın elinde bir gelinlikle gelip, hiçbir açıklama yapmadan beni evlendirecektin? Karşı çıkıp kaçmamdan mı korktun? Hayır," dedim başımı hızla iki yana sallarken. Ağlamıyordum. Ben sadece incinmiştim. "Bunu yapmak sadece sana zahmet verirdi. Değerli vaktinden çalardı. Vakitten tasarruf etmek için benimle uzun uzun konuşmayı göze alamadın." Son cümlemi söylerken sesim incelmiş, hayal kırıklığım bir cam gibi babama yönelmişti. "Ben senin kızındım. Ortaklık için şart koşacağın bir mal değil."
Gözlerinin derinliklerine indim ve orada hiçbir şey bulamadım. Acı bir tebessümle sandalyemi ayağımla geri ittim ve kimseye bakmadan kapıya ilerledim. Çıkmadan önce durdum. Sırtım onlara dönükken, "Evlenmeyi kabul ediyorum," dedim. "Hazırlıkları siz halledersiniz."
Bahçeye bakan koridorda sakin adımlarla ilerledim. Uyuşmuş gibi hissettiğim için bütün enerjim bedenimden çekilmişti. Hiçbir şey yapmak istemiyordum.
Ravyn ile evlenmek... Sadece hayallerime özel bir konuydu. Yine de bu şekilde değildi. Ona satılarak gitmek değil, onun bana aşık olarak gelmesini istemiştim. Bu düşünce burnumun acı acı sızlamasına sebep oldu. Dolan gözlerimden anında yaşlar boşaldı. Ravyn'ın bu konuda ki düşüncelerini önemseyemeyecek kadar dağılmıştım.
Dalgın bir şekilde evimizin arka tarafındaki bahçenin çitlerini geçerek ormana girdim. Üniversite zamanlarımdan beri ne zaman bir şeye üzülsem, evin arka bahçesinden ormana açılan çitleri geçer, koşar adımlarla sık ağaçlarla çevrili karanlık ormana girerdim. Burası beni korkutmuyordu. Hiçbir zamanda korkutmamıştı. Her insanın üzgün olduğunda kaçıp saklanacak bir sığınağı olmalıydı.
Elimi ağacın sert kabuklarına bastırarak soluklandım. Öyle hızlı yürümüştüm ki kaslarım sızlamıştı. Zonklayan baldırlarımı ve ayak bileğimi es geçip yürümeye devam ettim. Batmakta olan güneşin ışınları, ormanın sık yapraklarının arasından içeri sızmaya çalışıyordu. Başımı gökyüzüne çevirdim. Yaprakların arasından belli belirsiz görünen bulutların gerisi tatlı bir kızıllıktaydı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ravyn ile evlenecektim. Zorla. Aşk olmadan.
Titreyen dudaklarımın arasından ürkek bir nefes aldım. Hayır, bu olamazdı. Böyle hayal etmemiştim. Sızlayan bacaklarım pes etti. Kuru dalların üzerine oturup sırtımı kabuklu ağaca yasladım. Sivri uçları sırtımı acıtsa da geri çekilmedim. Zihnimi açık tutmak için bu minik acıya ihtiyacım vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/359633543-288-k599769.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnci Çiçeği
RomanceHiç anılarınızı kaybettiniz mi? Üniversiteye başladığımda çocukluğumu ve lise anılarımı hatırlamıyordum. Dünyaya gözlerini açan yeni bir bebek gibiydim. Sadece tek bir kişinin adını biliyordum. Onu daha önce hiç görmeme rağmen, görür görmez adını mı...