Bölüm 2

53 5 4
                                    

Çünkü acı, gidenin değil
Kalanın hikayesidir.
Ve hikayeler kalanlara aittir.

--Stefan Zweing--

Bu sözü size kitabın ilerleyen yerlerinde tekrar hatırlatacağım.
Aslında insanlar çok değişik varlıklardır. Neden mi? Çünkü biri bu güzel hayata gözlerini kapatır ve geride kalanlar bir,iki en fazla üç gün hatırlar onu. Sonrasında solup gider yaprakları. Bir bir. O zaman anlarsın bu dünyanın bir boşluktan ibaret olduğunu. Ve senin izin kalmayacak zamana kadar silinip,dünyanın hâla var olmaya devam edeceğini.

Bölüm 2

1 hafta sonra
Yazgı, Beste ve ben kütüphaneye gitmek için benim evde hazırlanıyorduk. Önce kütüphaneye gidecektik daha sonra kız günü yapacaktık. Alışverişe, kafeye falan gidecektik. Beste ve ben genelde cumartesi günleri kız günü yapardık. Artık aramıza Yazgı da katılmıştı. Bu arada merak ediyorsunuzdur o günden sonra ne oldu.
Yazgı beni sakinleştirdikten sonra sınıfa giderken ona teşekkür etmek için durdurdum. Bana ne oldu dercesine bakıyordu.
''Teşekkür ederim, yanımda olduğun için''
''Ben Poyraz gibi rica etmem merak etme, kim olsa aynısını yapardı'' dedi gülümseyerek. Hafif bir gülüşmeden sonra,
''Bizimle arkadaş olmanı istiyorum, yalnız kalma. Hem iyi anlaşacağımızı düşünüyorum.' 'dedim. Merakla bana bakıp ''Biz derken''
'' Ben ve sıra arkadaşım beste'' birbirimize gülümsedik.
Artık gitmek için hazırdık saçımızı topladık yiyecek içeceklerimizi aldık. Önce kütüphaneye gittik. İçeri girince onu gördüm, Poyraz' da buradaydı. Biz en arkalara doğru gittik kitaplarımızı çıkardık okuma günü yapacaktık. En sevdiğim zamanlardan biridir. Tam kitabıma odaklandığım esnada Poyraz'ın kulağıma fısıldamasıyla yüreğim ağzıma gelmişti resmen.
''Demek her zaman sinirli değilsin, sakin halin daha güzelmiş''
Yüzümü ona çevirdiğim esnada çoktan arkasını dönüp gittiğini fark ettim. Neydi şimdi bu, kafam çok karışmıştı. Aslında onun bu davranışları aklımı karıştırıyordu. Kitabıma dönüp okumaya devam ettim. Aradan yaklaşık 2 saat geçmişti kitap etkileyici gitse de artık kapatmam gerekiyordu. Hepimiz toparlanıp kütüphaneden ayrıldık. Beste'nin en sevdiği zaman gelmişti, alışveriş. Onu alışverişte kendinde görmemiz çok zordu, kendini kaybediyordu. Yazgıyla ben Bestenin peşinden gidiyorduk. Yaklaşık 1 saatin sonunda alışveriş bitmişti ama bizden çok bitemez tabi. Sıra benim en sevdiğim saatteydi. Yemek benim hayat enerjimdi, yemek yerken ölüp ölüp diriliyorumdur. Yemek kırmızı çizgimdir. Tamam, fazla abarttığımı fark ettim. Yemeğimizi yedikten sonra artık evlere dağılmıştık. Çok güzel bir gün geçirmiştik. Ama aklıma bir şey takılmıştı. Poyrazın bugün yaptığı tam olarak neydi. Niye böyle davranıyordu. Aman niye gece gece onu düşünüyordum. Saat şuan gecenin 1'iydi artık uyku yelleri esmeye başlayınca yavaşça gözlerimi kapadım fakat bilmediğim tek şey yarın hayatımda gerçekleşecek yeni şeylerdi.
Sabah oldu yine o sıkıcı sabah rutinimde bittiğine göre okula gidebilirdim. Yağmur yağdığı için şemsiyemle okula doğru yürüyordum. Okulun önünde egoları tavan yapmış kendilerini havalı sanan tayfa vardı. Tam önlerinden geçerken ayağım yerdeki su birikintisiyle kaydı ve yerle bir oldum. Hepsi aynı anda gülmeye başladılar. O kadar sinirliydim ki onları öldürebilirdim. Arkadan Yazgı Bestenin yanıma doğru geldiklerini gördüm. Elimi tutup beni ayağa kaldırdılar. Her yerim su içinde kalmıştı ve üşüyordum. Sınıfa çıkmıştık ama derse gelen hoca beni eve yolladı üzerimi değiştirip gelmemi istedi evim okula çok uzak değildi, bir çırpıda gidip gelecektim. Eve geldim üstüme yeşil kazağımı giydim, altına da ona uyan açık mavi pantolonumu giydim. Saçımı da atkuyruğu yapıp evden çıktım. Kapımın önünde bulduğum not ile yanındaki şemsiyeyi fark ettim. Şemsiye benim şemsiyemdi ama onu buraya kim getirmiş olabilirdi. Yazgı ya da Beste olsa kapıyı çalarlardı, gelen kişi kapıyı çalmadı, Merakla notu okumaya başladım.
''Yere düştüğün zaman sana gülenlerin hesabını ayrı soracağım ama şuanda aklımda sen varsın iyi misin? Düşmenle birlikte şemsiyeni unutmuşsun. Koşmadan dikkatle gir okula. Seni düşünen birisi ''

Kim yazmıştı bunu, aklıma neden direk o gelmişti. Neden böyle gizemli davranıyordu.

Kimden bahsettiğimi anladınız herhalde, Poyraz. Tam kapıyı kilitleyip çıkacağım esnada notun arka tarafının olduğunu fark ettim, şöyle yazıyordu:
'' Seni arkada ki parkta bekliyorum.''
Kimdi bu. Bana bu kadar yakınlaşacak kişi kim olabilirdi. Tabi ki gitmeyecektim, her ne olursa olsun bana zarar verebilirdi. Bir organ mafyası, bir seri katil ya da saplantılı bir sapık. Ben bu saçma düşüncelerle boğuşurken bir yandan da merakım tetikliyordu beni. Ama maalesef merakıma yenik düştüm ve gitmeye karar verdim. Kim olduğunu az çok bilsem de.
Oraya vardığımda Poyrazı ya da kızlardan birini göremedim. İleriye doğru bakınırken birinin omzuma dokunduğunu hissettim, korkuyla arkamı döndüğüm esnada yan sınıftan olan Erkan'ı gördüm karşımda. Ona merakla bir yandan da sinirle bakıyordum.
'' Korkuttuysam kusura bakma. Seni buraya ben çağırdım. Seninle konuşmam gereken bir konu var, aslında ben bir süredir seni daha yakından tanımak istiyordum bugüne kısmetmiş.''
'' Ne demek istiyorsun.'' Her şeyi anlasam da çocuğa böyle bir şey söyleyemezdim.
'' Seni beğeniyorum Gökçe ve seni daha yakından tanımak istiyorum.''
'' Teşekkür ederim ama benim derslerim daha önemli hem yaşım da küçük zaten o yüzden beni yakından tanımanı falan istemiyorum, görüşürüz.''
Dedim ve oradan uzaklaşmak için adım attığım esnada kolumu sıkı bir şekilde tuttu, canım acımıştı.
'' Öylece çekip nereye gidiyorsun, daha konuşmam bitmedi.'' Dedi. Bende klasik cevabı verdim tabiki:
'' Ama benim bitti.''
Kolumu daha sıkı tutmaya başladığı esnada başka bir kolun onu tuttuğunu fark ettim. Bir anda ona baktığımda gözlüklü kıvırcık uzun boylu bir çocuk olduğunu gördüm. Sinirle Erkan'a bakıyordu. Bir anda Erkan'ın yüzüne indirdiği yumrukla kalbim ağzıma gelmişti. Erkan o çocuktan korkmuş olmalı ki hiç cevap vermeden oradan uzaklaştı.
'' Teşekkür ederim sen ol-''
'' Evet, biliyorum ben olmasam tek başına ne yapardın falan diyeceksin. Keşke sen olmasan bende halledebilirdim deseydin. Kızlar olarak kendinizi korumalısınız. Ben olmasaydım ne olacaktı düşündün mü hiç? ''
'' Evet, düşündüm çantamdaki spreyi gözüne sıkacaktım, işe yaramasaydı da çocukken gittiğim tekvando devreye girecekti. Sözümü bitirmeme izin verseydin keşke.''
'' Şey kusura bakma senin de diğer kızlar gibi olduğunu düşündüm. Ben Caner bu güzel tanışma için teşekkürler. ''
Elimi ona uzattım ve sıktım,
''Gökçe bende biraz değişikte olsa bende memnun oldum.''
Artık Caner'le de karşılaştırmıştı bizi kader. Tüm parçaların yerine oturduğunu bir süre sonra anlayacaktım ama sırası geldiğinde.

                             (Gökçe'nin giydikleri)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Gökçe'nin giydikleri)

Bölümü nasıl buldunuz.
Sizleri seviyorum ❤❤

İstagram hesabım
#depremingecmisi

Depremin GeçmişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin