Bölüm 3

46 5 9
                                    


Selam millet yeni bölüm biraz uzadı derslerim yoğun olduğu için. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Sizleri seviyorum...

Başlıyoruzzz

…Şimdi sana bir düzen bana bir düzen
Bize bir düzen bize bir masal lazım
Tenimi bilen sesimi duyan
Bana bir ömür yeni bir sen olsun
Olabilir her şey ya da durabilir her şey
Bizi biz eden ya da bir üzen bize uyar her şey…

Kulağımda duyduğum melodiyle okula doğru ilerliyordum, yanımda da Caner var tabii. Aslında ona karşı ne hissettiğimi anlamamıştım, çünkü genelde kızlar hayatlarını kurtaran erkeklere hemen hoşlanma ilgisi duyarlar ama ben ilk defa duymamıştım.

İlerden koşan Beste ve Yazgıyı gördüm, çok telaşlanmışlardı, onları böyle görünce bende kendimin iyi olduğu konusunda şüphelendim bir an. Yanıma geldiklerinde Yazgı’nın gözlerinin Caner’de olduğunu fark etmem uzun sürmedi.

Caner bize veda edip yanımızdan ayrıldı ama Yazgıcığımızın gözleri veda edememiş anlaşılan. Onun koluna vurduğumda kendine gelmesi zor olsa da sonunda aramıza katıldı. Hoş geldin tatlım.

‘’kızlar galiba ben âşık oldum’’ Beste ve ben birden ağızımızdan çıkan kahkahayı durduramadık. İkimizde aynı anda:
‘’biliyoruz biz ‘’ şaşkınlıkla bize bakıyordu. Ona cevap vermek için omuzlarını tuttum iki elimle ve bana dönmesini sağladım:
‘’Yazgı sen söylemeden önce gözlerin devreye girmişti zaten, ağzını yormana hiç gerek yoktu.’’
Üçümüzde gülerken arka taraftan Poyraz’ın geldiğini gördüm.

Nedensizce elimle saçıma başıma düzen verdim. Ayy delirdim galiba, çocuğa güzel gözükmek için mi yapmıştım bu rezilliği. Kendime inanamıyorum. Yazgı’nın bana imayla baktığını gördüm. Hafif sırıttık ikimizde. Poyraz yanımızda durdu.
‘’ selam yazgı, selam kızlar.’’
Neden Yazgı’nın adını söylemişti, adını nerden biliyordu, görüşüyorlar mıydı yoksa neden böyle şeyler kafamı kurcalıyordu, ne zannediyordum benimle ilgilendiğini falan mı, saçmalık.

‘’ Hoş geldin Poyraz, nasılsın?’’ Yazgı’nın ona söylediği cümleleri kenardan dinliyorum, ama saçma olan tarafı az önce Caner’e âşık olduğunu söyleyen ve şimdi başka biriyle konuşan Yazgı’nın olmasıydı. O öyle bir kız değildi, ya da ben onu öyle kabullenmemiştim.

‘’ben sınıfa gidiyorum sonra görüşürüz ‘’ dedim ve okulun kapısına doğru ilerlemeye başladım. Beste’nin peşimden gelmesini beklerdim, yani eskiden gelirdi. O an o kadar yalnız hissettim ki yalnızlığın beni elleri bağlı bir şekilde sessizlikte bıraktığını hissediyordum.

Size göre abartı olabilir ama hayatım hep insanlarla iletişim halinde geçti ve sadece 5 dakika yalnız kalmak beni bu hale getirmişti, ne yapalım her insan mükemmel değildir.
Okula girdiğim esnada Caner’i karşımda gördüm ve o an düşündüğüm tek şey vardı. Caner ile onlara yalnız olmadığımı göstermek, daha doğru tabirle kıskandırmak istemiştim.

Caner’in yüzüne kaş göz hareketleri yapmaya başladım ve bir anda koluna girip onu okulun içine doğru ittim. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bana bakıyordu. Bir açıklama bekliyordu.

‘’şey-y ben t-teşekkür etmek için durdurdum seni r-rahatsız ettiysem kusura bakma’’ gözlerim Yazgı ve Poyraz’ın üzerindeydi. O sırada kafasını benim baktığım yere çevireceği esnada:
‘’ h-hadi gel sana kahve söyleyeyim’’ dedim ve onu kantine doğru itelemeye başladım. Her halde beni rezil etmemek için direnmiyordu hiç. Fark ettiğim bir şey daha vardı karşılaştığımızdan beri hiç gülmemişti, hep bir ciddiyetle bakıyordu.

‘’ kantine girdiğimize göre artık kolumu bırakabilirsin, söyle bakalım kimden kaçıyordun ya da kimi kıskandırıyordun’’
‘’ş-şey ben, yok öyle bir şey nerden çıkarıyorsun’’
‘’ sana inanacağımı mı sanıyorsun, yalan söylediğin sürekli kekelemenden anlaşılıyor’’
Çok mu belli etmiştim, dedektif gibi çocuk çıkacağını nerden bileyim, düşününce kim olsa anlardı galiba, ayy saçmalıyordum yine.

Depremin GeçmişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin