Bölüm 1: Rüya

271 33 67
                                    

Sahi rüyaların gerçekleşmesi imkansız mıydı yoksa imkansız diye bir şey yok muydu?

    Evden şimşek hızıyla çıktım. Hızlı adımlarla arabama ilerliyordum. Bir yandan yetişme çabası bir yandan yetişememe korkusu içimi sarıyor ve adımlarımı gittikçe hızlandırıyor, hızlandırıyor; fakat bir yandan yağan yağmur tersi yönüne etki ediyordu.

   Tam yetişeceğim derken elimdeki evrak çantası yere düştü. Acele ile evden çıktığım için fermuarı da tam kapatmamıştım.
"Aferin bana! " diye sinirle söylenip hemen dışarı fırlayan evrakları topladım. Islanan evraklar, yaklaşık üç aydır üstünde çalıştığım projenin evraklarıydı ve birazdan yapacağım sunum için çok önemliydi. Şirketin patronu olarak bu önemli projenin en ağır yükünü ben üstlenmiştim. Ve toplantıma sadece yirmi beş dakika vardı.

   Hemen arabama bindim ve şirkete doğru yol almaya başladım. Gittikçe hızını artıran yağmur, arabanın ön camını resmen kapatıyor, görüşümü engelliyordu. Şirkete az kalmıştı. Şirketin yoluna döndüm.

    Sonunda varmıştım. Hızlıca arabayı park ettim. Evrak çantamı alıp arabadan indim. Şirketin girişine doğru yürüdüm ve içeri girdim. Asansöre bindim, asansördeyken saatimi kontrol ettim. Toplantının başlamasına yalnızca üç dakikam vardı. Derin bir oh çekerken asansörün kapısı açıldı. Odama geçip sunum için hazırladığım diğer evraklarımı alıp toplantı odasına geçtim.

   Herkes içerideydi. Kapıyı açtım,içeri girdim. İçerideki insanların yarısı çalışanlardı fakat diğer yarısını tanımıyordum. İçerideki insanları süzerken, "Hoşgeldiniz Sahra Hanım biz de sizi bekliyorduk. "
  Cümlesiyle irkildim. Başımı sesin geldiği yöne çevrirdim. Masanın en uç tarafından siyah gömlek siyah ceket giymiş biri duruyordu. Kıyafetlerini süzmeyi bırakıp gözlerimi adamın yüzüne çevirdim. İlk dikkatimi çeken şey cam gibi parlayan mavi gözleriydi.

   Tam o gözlere odaklanmıştım ki çalan telefonun sesiyle gözlerimi açtım. Bu nasıl bi rüyaydı böyle? O adam da kimin nesiydi? Bi denizin içindeki dalgaların şiddetiyle bakan o gözleri...

    Tanımadığım üstelik sadece rüyamda gördüğüm bi adamın gözleri nasıl olur da bu kadar etkileyebilir ki beni?
"Kızım, hadi okula geç kalacaksın, " diyerek annemin odaya girmesiyle olduğum yerden sıçradım.
"Kızım, kalktın mı? Hadi hazırlan da geç kalma okuluna. " Tam annem kapıdan çıkarken derin bir nefes vererek 
"Sana da günaydın anne, tamam hazırlanıyorum hemen. " Annemin odadan çıkmasıyla dolabıma doğru ilerledim.

O sırada aynada kendi yansımamla göz göze geldim. Gördüğüm rüya geldi aklıma kocaman bir şirketim,çalışanlarım,arabam vardı. Hahah olur mu ki bir gün.. Neyse şu üniversiteyi bi bitireyim de diye aklımdan geçirdim.

    Aynada kendime bakmaya devam ettim. Kestane rengi ne çok kıvırcık ne de çok düz yani dalgalı saçlarım sağ omzumdan aşağı dökülmüştü. Saçlarım çok uzun değildi ama çok kısa da değildi. Göğüs hizamın hemen altına kadar uzanıyordu. Sonra gözlerime baktım toprak rengi koyu kahve gözlerime, gözlerime bakarken aklıma rüyamdaki bi denizi andıran mavi gözlerin sahibi geldi. Çarpıcı ve dik bakışları adeta bi cam gibi parlayan gözleriyle nasıl da bakmıştı öyle..

   "Kızım, aaaa daha hazırlanmadın mı sen hadi bakalım giyin bir an önce hem sunumun yok mu bugün senin, geç kalırsan kim yapacak sunumu ben mi yapacağım?! " Annemin odama dalmasıyla aklımdakiler de uçup gitti.
"Tamam anne giyiniyorum hemen. On dakikaya hazır olurum merak etme sen. "

     Doğru ya! Bugün benim sunumum vardı. Hem de çok önemli bi sunum, uzun süredir bu sunum için çalışıyordum ve sanırım biraz fazla takıntı yapmış olacağım. Bilinçaltıma öyle bir yerleşmiş ki rüyama girmişti.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp üzerime beyaz bir gömlek altıma da siyah dizlerime kadar gelen bir etek giydim saçlarımı salık bırakmaya karar verip hızlıca ama özenlice taradım hızlı ve özenli pek mümkün değil gibi görünebilir ama gayet güzel oldu saçlarım. Hafif bir makyaj yapıp takılarımı taktım ve bir kaç fıs parfüm sıkıp çıktım odamdan "Ben hazırım. " bu cümlemle beni bekleyen babam ayağa kalktı.
"Tamam kızım, çıkalım hadi bırakalım seni" diyerek koridorun sonundaki çelik kapıya yöneldi. Başımı sallayarak peşinden ilerledim.

    Evden çıktık. Arabanın ön koltuğuna bindim. Buraya oturmak benim en sevdiğim şeylerden biri olmuştur her zaman. Küçükken de bu böyleydi hep ön koltukta oturmak isterdim. Annem genelde izin vermezdi tehlikeli diye ama sonra kıyamayıp kucağına alırdı beni.

    Düşüncelerimin arasından kurtulup geldiğimizi fark ettim. Babama veda edip indim arabadan. Evet benim için çok sıradan olan yeni bir okul gününe ilk adımımı atmıştım. Okula girerken kim heyecanlandırdı ki zaten?

     İçimde bir heyecandan çok korku gibi garip bir his vardı, aslında korkmuyordum ama yine de sunum yapmak illaki herkes için gerici bir durumdur.

    Adımlarımı hızlandırdığımda yanımdan şimşek hızıyla biri geçti. Çok hızlı geçmesine rağmen gözleri dikkatimi çekmişti rüyamda gördüğüm gözlerin aynısıydı. Artık saçmalamaya başladım galiba, çocuk o kadar hızlı geçti ki belki de yanlış gördüm ve rüyanın etkisinde kaldığım için öyle sandım. Ama tesadüflere inanan biri hiç değilim.
Bulanan zihnimi birazcık da olsa rahatlatmak için lavaboya gidip yüzümü yıkamaya karar verdim ve hemen lavaboya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp derin bi nefes aldım artık şu rüyanın etkisinden çıkmak zorundaydım yoksa her şey çok daha saçma bi hal alacaktı.

    Amfiye doğru yöneldim. Kapıdan içeri girdiğimde sınıfın tamamının dolu olduğunu gördüğümde gerginliğim gitgide artmıştı.

"Sunum için hazır mısın..ismin neydi?" Hocanın arkamdan seslenmesiyle ona döndüm.

"İsmim Sahra, evet hazırım."Derin bir nefes aldım.

"O zaman seni dinliyoruz sahne senin. "

Gerekli hazırlıkları yapıp hemen sunumu açtım ve tam anlatmaya başlayacağım sırada hoca söze girerek -gergin olduğumu fark etmiş olacak ki-

"Önce kendini tanıtmalısın ki daha dikkatli dinleyelim, tanıdığımız birini dinlemek her zaman daha güven vericidir değil mi? " dedi ve tebessüm etti. Ona karşılık olarak bende tebessüm edip söze başladım.

"Evet haklısınız o zaman kendimi tanıtarak başlıyorum. Ben Sahra.. Sahra Yıldız. Yirmi yaşındayım. İstanbul'da doğup büyüdüm ve hep burada yaşamayı düşü- " sözümü tamamlayamadım.

Çünkü rüyamda gördüğüm mavi gözlerin sahibi, üstünde siyah gömleği siyah ceketi tam olarak rüyamda gördüğüm gibi ne eksik ne fazla tamamen aynısı karşımda duruyordu.

Cam gibi parlayan gözlerini dikmiş bana bakıyordu; sunumdan, sınıftan, hayattan her şeyden soyutlanmıştım o an. Bu nasıl olur diyordum hala. Nasıl karşımda durabilir hem de aynı şekliyle? Bu yaşıma kadar kimseden etkilenmemişken sadece bir çift göz nasıl bu kadar etkilerdi beni, hem de hiç tanımadığım biri ama sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyordum.

Çöl YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin