15

222 20 1
                                    

İlk önce köyün merkezine gidip marketten dedenin ihtiyaçlarını alacaktık sonra ise kapı kapı dolaşıp mektup toplayacaktık. Mektupların ne olduğunu sorduğumuzda hiç bir şey söylememişti sadece getirmemizi söylemişti. Her ne kadar meraklansak da çenemizi kapatıp mektupları toplayacaktık. Son olarak da bizden gölden bir şişeye su doldurup ona götürmemizi söylemişti. Dediği her şey garipti ama sorgulamadan yapmaya başladık. İlk olarak markete indik ve ihtiyaçlarını aldık. Ben ne alınacağını söyledim delta ise eşyaları taşımıştı. Marketten çıktığımız da herkes hala daha köylülerle konuşmaya çalışıyordu ama köylüler onlardan kaçıyorlardı. Biz ise o sırada kapı kapı dolaşıp mektupları toplamaya çalışıyorduk.

Bu işlem biraz uzun sürmüştü çünkü köylüler kapıyı ilk başta açmamak için ısrarcıydılar fakat mektup için geldiğimizi söylediğimizde kapıyı açıyor mektupları verip geri hemen kapatıyorlardı. Mektuplar da ne olduğunu merak etsek de özel olduğu açıp bakmamıştık. Mektup toplama işimiz bittikten sonra göle tekrar dönüp şişeye suyu doldurduktan sonra dedenin evine tekrar çıktık. Bu süreç içinde ayaklarım kopmuştu ama benim aksime delta hiç yorulmuşa benzemiyordu.

Dedenin kapısını çalınca bizi mutlu gözlerle karşılamıştı. Tebessüm ettim ama deltaya baktığımda gülmediğini görünce deltanın da tebessüm etmesi için kolunu dürttüm ve bana anlamsızca baktıktan sonra olayı kapıp tebessüm eti. İçeri geçip aldığımız şeyleri eve yerleştirdikten sonra mektuplarla suyu masanın üstüne koyduk. Suyun rengini görünce bozulmuştu ama mektupları eline alınca neşesi yerine gelmişti. Ne oluyordu bu köyde abi? Mektuplaşmak niye hani gel konuş hal hatır sor git. Çok mu zor! Bu zamane gençleri de çok asosyal canım!

"Çocuklar yardımlarınız için çok teşekkürler. Uzun zamandır evden çıkamıyorum, kimseyle konuşamıyordum. Benim gibi yaşlı bir huysuza yardım ettiğiniz, katlandığınız için teşekkürler."

"Asıl biz teşekkür ederiz dedem. Sayende biz de eğlenceli vakit geçirdik."

Dede gülümsedi bize bu gülümseme çok içten bir gülümsemeydi. Gerçekten kimse bu dedeyi görmeye gelmiyor muydu ya?

"Gölün yanına gidin. Bitirmeniz gereken bir hikaye var."

Dedenin evinden çıktık ve gölün yanına gittik. Gölün yanın da genç çiftler hala daha oturuyorlardı. Bizim geldiğimizi hissetmişler gibi bize dönüp ayağa kalktılar bizde tam gölün yanına geldik ve durduk.

"Yardımlarınız için teşekkürler şimdi geriye sadece göz yaşlarınız kaldı."

"Valla ben en küçük şeye ağlarım ama bu delta bozuntusunu bilemeyeceğim."

Taehyung gözlerini devirdi ve umursamazca konuştu.

"Ben de ağlayabilirim odun değilim en azından Jungkook'a karşı değilim. İstediğim zaman kendimi ağlatabilirim ama şuan buna gerek olduğunu düşünmüyorum. Siz anlatana kadarda yapacağımı sanmıyorum."

"Eğer gözyaşlarınız bu suyla birleşirse suda ki kırmızı rengi kaybolacak ve mavi rengine geri dönecek. Çünkü sizde bizim gibisiniz ve aramızda ki tek fark da sizi güzel bir sonun bekliyor oluşu."

"Bu hala yeterli değil."

Bu sefer göz deviren taraf ben oldum.

"Göl canlanacakmış işte Taehyung! Bir gözyaşı işte sanırsan elmas ağlıyorsun! En fazla ne olacak Allah aşkına?"

Şüpheli bir bakışla çifti süzdü ve nefesini dışa verip bana döndü. Bileğimden tutup beni gölün tam dibine çekti. Tam şimdi 'Bileğim acıyor ya ne yapıyorsun! Bırak bileğimi!' diye bir klişe atmak vardı ortaya ama yapmayacaktım.

It Doesn't Affect Me?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin