[ 4 BÖLÜM]

64 11 0
                                    

Annemin anlattıklarından sonra, bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştım. Çünkü annem, babam konusunda ne olursa olsun hiç bir zaman bu kadar endişeli değildi. Hiç onu böyle görmemiştim hayatım boyunca. Annemi kırmayıp, babamın peşine takıldım artık. Hiç yapmayacağım şeyi, şimdi annem için yapıyordum. Koskoca adamı takip etmeye başladım. Arabasını park edip inmişti babam. Böyle ıssız bir yerde bu saate ne aradığına dair hiç bir fikrim yoktu. Amcamın da arabası oradaydı. Baş başa konuşmak istediklerini anlamıştım. Konak oldukça kalabalık bir yerdi, belki huzur bulamamışlar. Arabamı onlardan uzak bir yerde park edip, beklemeye başlamıştım öylece. Onlardan uzak olduğum için, beni görmemişlerdi. Bende öylece arabamın içinde beklemeye devam ettim. Ta ki silah sesi duyana kadar. Olup bitenleri anlamaya çalışırken, amcamın arabasına binip gittiğini görmüştüm. Hızlıca arabamdan inip, buluştukları yere koşarak yaklaştım.

"Baba?"

Babam, yerde kan içinde yatıyordu elindeki silahla. Amcam babamı vurmuş olamaz. Bunu kabul etmiyordum. Ve bu durumda ne yapacağımı bilemiyordum. Kaybolmuş gibiydim. Kafamdaki sesler, beni yanlış yola sokmaya çalışıp aklımı karıştırıyorlardi. Bir omuzumda melek diğer omuzumda şeytan vardı sanki.

"Bir şey yok, bir şey yok..."

Ne olur Yarabbim, ayırma bizi yine. Babamın sesini duyunca çocuklar gibi sevinmiştim. Bir şekilde onu sırtıma alarak arabaya doğru yürümeye çalışıyordum. Onu bir ömür boyunca da taşırdım böyle. Yavaş yavaş onu arabaya bindirip şoför koltuğuna oturmuştum kapıyı kapatıp.

"Baba, ne oldu? Niye böyle bir şey oldu?"

"Azat, hastaneye gitmeyeceğiz..Gidemeyiz."

Zar zor konuşuyordu yarasını tutarak. Ona dönüp ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Anlamıyordum ama.

"Baba.."

"Konuşturma beni, dediğimi yap!"

Sesini yükselterek dedi bana bakarak ve can çekerek. Canı yanıyordu, ve bende onu bizim aile doktorumuza götürmeye karar verdim. Terliyordum. Direksiyon korkudan elimden kayıyordu. Biraz yola, biraz babama bakıyordum. Gözlerini açık tutmakta güçlük çekiyordu. Başını geriye yaslanmış, derin derin nefes almaya başlamış. Kısa ve hızlı bir yoldan sonra, doktorun evine varmıştık. Arabadan hızlıca onu çıkardım.

"Niyazi amca!"

Kapısına doğru gidiyordum babamı sırtımda taşıyarak. Kapının açıldığı anda bir şey demeden içeriye daldım ve hemen babamı salondaki kanepeye yatırdım yavaşça.

"Bu Cihan değil mi?"

Niyazi amca, ailemizin doktoruydu ve aynı zamanda aile dostumuz.

"Evet,Niyazi amca. Babam hapisten çıktı. Avcılık yaparken bir kaza yaptık maalesef. Yardım et bize ne olur..Kurtar babamı."

Diye yalvarırken, telefonum çalmıştı. Alnımdan deli gibi akan teri silip, dışarıya çıktım. Arayan halamdi. Telefonu açmıştım.

"Efendim, hala?"

"Azat?Iyi misin?"

Sesimi ne kadar düzeltmeye çalışsam da, içimdeki korku ve endişe ister istemez ortaya çıkıyordu. Halama asla yalan söyleyemezdim. Söylemedim de. Hep anne yerine koyardım onu.

"Hala...Ben... Babamı vurdum yanlışlıkla, avcılık yaparken.."

"Ne?Nasil oldu bu?"

"Oldu işte, hala. Şimdi Niyazi amcadayiz, hastaneye gitmek istemedi."

Bir şey demeden telefonu yüzüme kapattı. Ben ise derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalışıyordum. Içimden korkudan başka birşey olduysa, o da öfkeydi. Kızgınlık, öfke ve intikam alma, ceza verme isteği vardı içimde. Ben babamdan yeterince ayrı kalmıştım. Ve bizi kimsenin ayırmasına izin vermeyecektim. Ya beraber öleceğiz, ya beraber savaşacağız. Kafamı bir köşede dinlendirmeye çalışırken, uzaktan gelen araba farları gözlerimi alıyordu bu karanlıkta. Ayağa kalkıp, Niyazi amcanın evinin önünde park edilen arabaya bakmıştım. Arabadan koşarak halam inmişti. Yanıma gelip sarılmıştı bana saçlarımı okşayıp.

KaraağaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin