denize açıldım

51 9 2
                                    

23 Ocak

Dershaneden çıktığımda kulaklıklarımı kaybettiğimi farkettiğimde geri dönmüş ve sıramı, yerleri, dolapları bile aramıştım. En sonunda çantamın su koyma filesinde olduğunu farkettiğimde elimi başıma koydum ve kendi aptallığıma güldüm. Kulaklığımı kaybetseydim çok üzülürdüm ve yenisini de almam uzun sürerdi.

İskelede oturduğum yere vardığımda onu göremedim. Sanırım geç kalmıştım oyalandığım için, bari bugün ödevlerimi bitireyim diye düşünürken, testlerimi arıyordum, yanıma birisi oturdu.

"Bugün geç kaldın"

Kafamı kaldırdığımda o kişiyi gördüm.

"Ah, evet."

Biraz sağa kaydım ve çantamı yanıma koydum. Ne diye yanıma oturmuştu ki? Boş bir sürü bank vardı ne de olsa.

"Hergün burada oturuyorsun. Sıkılmıyor musun güneş batana kadar?"

Sıkılıyordum elbet, ama eve gitmeyi tercih etmezdim.

"Başka ne yapacağım da?"

Siyah saçları iki yana ayrılmıştı, elleri cebindeydi. Ten renginin biraz esmer olduğu soluk derisinden göze batmıyordu.

"Henüz çok gençsin, dolaş mesela. Farklı yerleri gez."

"O kadar da genç değilim."

Şaşırdığı açılan gözlerinden ve yukarıya kalkan kaşlarından belliydi.

"Kaç yaşındasın ki? Öğrenci değil misin? Dershaneye gittiğini sanıyorum."

Önümüzden seyyar bir çaycı geçiyordu.

"21 yaşındayım, mezuna kaldım-"

"Çay içer misin?"

Kafamı salladığımda ayağa kalkıp adamın yanına gitti.

Ben parmaklarımla oynarken bir dakika sonra elinde iki karton bardakla geldi, birini bana uzattı.

"Teşekkür ederim."

"Çok sıcak, altına koy elini"

Onun dediği gibi elimi kartonun altına koymuş, üflüyordum soğuması için.

"Sen kaç yaşındasın?"

"23"

Tahmin ettiğimden daha gençti. Çayın buharı gözlüğümün buğulanmasına sebep olmuştu, bu yüzden onları çıkarıp cebime koydum.

"Çalışıyor musun?"

Karton bardaktaki çaydan bir yudum aldı; gözlüğümü çıkardığımda yüzümün her bir tarafına daha detaylıca baktığını hissetmiştim.

"Şu arkadaki yerde garson olarak çalışıyordum ama geçen senden telefon istediğim gün işten atıldım."

Belki de yalan söylememeliydim ve telefonumu kullandırmalıydım, ama bilemezdim ki böyle olacağını? Yapacak bir şey yoktu.

"Oh özür dilerim."

"Zaten anlaşamıyordum patronla. Bir yer daha buldum, iş başvurumu kabul ederlerse orada olacağım."

Karton bardağı dudağıma götürdüğümde gözleri dudağıma kaydı.

"Nerede?"

Büyük ihtimalle bildiğim bir yerdi.

"Varya hani, eski lise. Oranın yanında"

Benim dershaneye gittiğim yerin alt sokağında bulunan bir kafeydi. Zaten ortaların yakınında başka biryer yoktu, biraz ıssız sokaklardı.

"Evet orayı biliyorum, bizim dershaneden çıkan herkes oraya uğruyor. İyi para kazanırsın"

Bir kolunu bankın sırt kısmına uzatmıştı.

"Sen hangi bölümü okumak istiyorsun?"

İstediğim veya aklımda bulunan bir bölüm yoktu.

"Hiç düşünmedim"

Dalgalar yavaş ve sakindi.

"İlla hayalini kurduğun bir bölüm vardır"

Çayımı gene ağzıma götürdüğümde kıkırdadım.

"Bir bölüm okuma hayali kurmadım"

Oda ben güldüğüm için tebessüm etti, meraklı bir ifade ile bana bakıyordu.

"Nasıl, hiç gelecek hayalin yok mu?"

Nasıl bir gelecek hayal etmeliydim ki? Dürüst olmak gerekirse şuradan kurtulmak dışında başka birşey düşünmemiştim.

"Buradan gitmenin dışında başka birşey düşünmemiştim."

Boş karton bardakları iç içe koyup çöpe attı. Hava hafif hafif esmeye başlamıştı ve sıcak birşeyler içmek gerçekten iyi gelmişti.

"Ama neden? Mesela neden buradan gitmek istiyorsun?"

Eh herşeyimi bir anda anlatamazdım.

"Burayı sevmiyorum çünkü."

Daha birbirimizin adını bile bilmiyorduk.

"Deniz güzel, iskele güzel, sokaklar, caddeler, akşam olduğunda ışıkları açtıklarında bile burası ayrı bir sevilesi oluyor."

Sevilesi olsaydı severdim.

"Bana bir mana etmiyor, sahi.. Adını bile bilmiyorum, adın ne?"

Üstelememişti.

"Jay"

"Jungwon."

Günün geri kalanında biraz daha sohbet etmiştik, sigara içmek için izin almıştı; güneş battığında beni zorla kaldırdı ve evime gönderdi.

bu aşk fazla sana   | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin