Sakinlik Mavidir

55 13 14
                                    

22 Şubat

Kendimi gençliğimin zirvesinde hissediyordum, rıhtım boyunca yürüyorduk ve tenime kondurduğu buselerle kafamı daha çok omzuna görmüyordum.

"Hiç gemi seyahatinde bulunmuş muydun? Havanın ilkbahara yeni girdiğimiz zamanlardaki halinde burada vakit geçirmek ayrı bir keyif veriyor. Vapurlar da aynı şekilde, öyle ki her denizin ortasına çıktığında üstünde uçan onlarca pelikan oluyor. Onlara simit atmak hoşuna gider eminim, havada teker teker kapabilirler. "

Bu ay beşinci kere dershaneyi ekiyordum, özellikle şu kış aylarından yeni çıkarken güzel havalara denk gelince kendimi o bunaltıcı dört duvarın arasına hapsetmek istemiyordum ve Jay, yani erkek arkadaşım ile vakit geçirmek daha cazip geliyordu.

"Sanırım küçükken bir kere annemle vapura binmiştim. Boğaz turu yapmıştık, dondurmamı denize düşürmüştüm ve annem de ağladığım için bana kızıp ceza vermişti."

Elleri ellerime yürüdü, ceketimin cebine.

"Denizi izlemen gerekirken bir daha alabileceğin şeye üzüldüğün için kızmıştır. Bir ara beraber boğaz turu yapalım, ve sana dondurma alırım. Ama bu sefer düşürmezsin."

Onca senenin ardından bu o kadar güzel olurdu ki.. Aslında bu tekne gezisinin bende özel bir yeri vardı, ben küçükken neredeyse bir aileye sahiptim. Annem okula beni bırakır, çıkışta da alırdı ve beraber yürürdük eve, babamla aralarının kanlı bıçaklı ilişkiye dönmesinden önce. Maddi durumumuz çok iyi değildi ve babam genelde fazladan mesai yapardı, annem evle ve benle ilgilenirken. O yaz o kadar çok istemiştim ki; okuldaki çocuklar hep bahsederlerdi turdan, babam en sonunda bıka bıka bize bilet almıştı gezi için ve annem beni götürmüştü. Eğlenmediğini biliyordum ama belki babamla araları düzelir düşüncesiyle sempatik olmaya çalışıyordu. O sene içerisinde amcamın hapse girmesi ile o kadar değişmişlerdi ki ne bir daha aynı sofraya gülerek oturduk ne de bir kere bile yüzüme gülündü.

Aslında şuan gerçekten umrumda değildi. Ne de olsa geçmişe dönemezdik değil mi?

Bu yüzden işte senelerdir evdeki o çatışma ortamından kaçmaya çalışmıştım, okul da fazla gelmeye başlamıştı ve afalladım. Şimdi de çoktan 20 yaşını geçmeme rağmen karanlık hayatımdan yeni çıkabiliyorum, gerçekten bir insanın hayatında aşk olmadığı sürece kendisini o kara delikten kurtarması imkansızmış, onu anladım.

O kadar şey kaçırmışım ki sanki!

"Bu arada, bizim çocuklar geçen gece biraz kavga etmişler. Senin diğer tarafında oturanın kafasına viski şişesi kırmış arkadaşım. Biraz kontrolsüz birisi fakat bu kadar derin mizaçlı ve müzik kulağı güçlü olan dört senelik arkadaşımı yalnız bırakamam. Bir süre diğerleri ile görüşmeyeceğiz. "


Karşımıza çıkan boş bir bankta oturuyorduk, kolunu uzatmıştı omzundan ve yüzümü ona dönmüştüm. Jay'in arkadaşlarından en çok o çocuğa ısınamamıştım, dediği gibi gerçekten derin bir mizaçı vardı ve anlaşılması zor biriydi. Ama eğer Jay onun tarafındaysa benim de yapacak bir seçimim yoktu.

"Ve, haftaya şehir dışına çıkıyoruz. Eski okulumuzu ziyaret edeceğiz."

Buralarda seyyar satıcı çok olurdu ve biraz uzağımızda olan midyecinin radyosundan çalan şarkıyı duyabiliyordum.

"Ne kadar kalacaksın?"

Dikkatle yüzüne kilitlenmiştim ve yüzüm düşmüştü. Benim böyle bir tepki vereceğimi biliyordu elbet bu yüzden omzuma attığı elini çeneme götürüp okşadı.

"Bebeğim, endişelenecek bir şey yok. Bir hafta bile sürmeyecek. Hızlı trenle gideceğiz, hatta sende gelirsin istasyona uğurlamaya. Söz veriyorum, geldiğimizde özel bir şeyler yaparız."

Üzüldüğüm şey derslerle baş başa kalacak olmam değildi elbette, veya arada camların kırıldığı ve sabaha kadar birbirlerini öldürmenin eşiğine gelen ebeveynlerimle aynı eve tıklacak olmam da değildi. Onu çok özlerdim. Eli tamamen yüzümü avuçladığında dudaklarımı hafifçe öptü. Kafamı omzuna koyduğumda yalnızca beraber radyodan çalan şarkının eşliğinde ufuğu seyrediyorduk, bir de çarşaf gibi serilmiş mavi denizi.

bu aşk fazla sana   | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin