22 Ocak
İskelelerin ucunda oturan biri vardı.
Bu rüzgara rağmen, tuzlu su kokusuna rağmen ayaklarını denize sallıyor, orada öylece oturuyordu.
Bir süre sonra eli cebine gittiğinde birkaç parça kağıt beraberinde çıktı, bir falçatanın da ardından düştüğünü görmüştüm. Onu yerine koydu. Sanki kağıtlara bir daha görmeyecekmiş gibi baktıktan sonra, arkası dönük olsa da kafasını eğmesinden anlamıştım, ileriye, denize fırlattı onları. O şey her neyse artık denizin olmuşlardı. Ayaklarını sallamayı bıraktı. Sol cebinden çıkardığı kutudan bir tane sigara aldı ve elini rüzgar karşı kalkan yaparak dudaklarının ucundaki o zehri yaktı.Denizi seyrediyordum, ve de onu.
Güneş batana, durgun dalgalar yavaş yavaş şarkılarını söylemeye başlayana kadar dört sigara yakıp içmişti.
İzmaritleri yanına koyduğunu gördüm, en azından denize atıp suyu kirletmemişti. Neden bilmiyorum ama kalkmayı unutmuştum, belki de merak ediyordum. Sokak lambalarını açtıkları zaman, o kalkarken farkettim. Akşam olmuştu, izlemeye dalmıştım. Elindeki sigara izmaritleri ile ayağa kalktığında onun dünkü, benden telefon isteyen yabancı olduğunu gördüm. Arkamdaki canlı bir şekilde hayatın aktığı kalabalığa, ışıkların siyah geceyi süslediği caddeye karıştı.
Saatlerce değil de dershaneden çıkalı on dakika olmuş gibi hissediyordum, eve giderken yiyecek birşeyler alıp odama geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu aşk fazla sana | jaywon
Teen Fictionhayatı korkarak yaşıyorsanız yalnızca seyredersiniz .... her gün ders çıkışı limanda güneş batana kadar oturan Jungwon bir yabancı ile tanışmıştı o gün, ve başta olduklarından daha yabancı olacakları günler durgun dalgaların derinlerinde çırpınıyord...