(Måneskin - HONEY)
"Tekrar deneyelim, seni hak etmiyorum, sen bir elmassın. Kapanmayan bir yerde bul beni, asla umutsuz olmayan bir yerde..."
Bölümün içindeki geçişlerde kimin ağzından yazdığını belirtmiyorum çünkü anlamak fazlasıyla kolay diye düşünüyorum. Sizin açınızdan kafa karışıklığı oluyor mu?
Bölümle ilgili son bir notum var. Tae'nin 'ölüm eşiğine gelse bile unutamayacağı' kötü anısını anlatmaya başladığı yerde Lana'nın Pretty When You Cry şarkısını açarsanız olayı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Yazarken defalarca dinledim çünkü.
Bölüme geçelim.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İyi okumalar ^^
...
Yarış alanından arkalarına dahi bakmadan uzaklaşan ikili, son yaşanan olay sebebiyle fazlasıyla sinirli ve polisten kaçtıkları gerçeği yüzünden de epey gerginlerdi.
"O Jungkook'un yüzünü ayrı dağıtacağım. Kodumun bunak çetesiyle uğraştığımız yetmiyormuş gibi bir de Joo-won piçi musallat oldu anasını satayım!" diyen Jin'in ardından Taehyung da ona hak vererek bağırmaya başladı.
"Saatlerdir bana ulaşmaya bile çalışmadı inanabiliyor musun? O Joo-won da son iyi günlerini yaşıyor, ona bu dünyayı dar etmezsem ben de Taehyung deği- LAN DÜZGÜN SÜR ŞU ARABAYI!"
Jin direksiyona sinirle vurduğu için araç ana yolda sarsılmıştı ve Taehyung refleksle oturduğu yerden direksiyonu tutarak arkadaşına bağırdı. İçinde bulundukları durum fazlasıyla komik görünse de telaştan kaza yapma ihtimalleri azımsanmayacak gibiydi.
"Tamam sakinim çek elini. Bakma bana öyle sakinim diyorum ulan!"
Taehyung gözlerini devirerek elini direksiyondan çekti ve derin nefesler alıp vermeye başladı. Polisi atlattıkları kesindi, bu yüzden hızı azaltarak yola devam ettiler.
Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Aslına bakılırsa esmer gencin kafası öyle karışıktı ki algıları çevreye kapanmış gibi hissediyordu. Tek düşündüğü saatler önce kendisini evden kovan oğlandı.
Peki o ne yapıyordu, sakinleşince bile haber vermeyecek, arayamayacak kadar mı değersiz bakıyordu bu olaya?
"Onun yerinde ben olsaydım kesinlikle böyle yapmazdım."
Yanılıyordu, tam olarak aynısını yapardı.
Onlar bir ruhu iki ayrı bedende yaşatıyorlardı.
Atladığı noktalardan bir diğeri ise yıldız oğlanının trip atmayı düşünemeyecek, bilinci kapalı halde sızmış oluşuydu. Bilerek ondan uzak kalmazdı, kalamazdı zaten.
"Yine başlama lütfen başımı şişirdin sabahtan beri." dedi arkadaşı dalga geçer bir ses tonuyla.
"Siktir et, nereye gidiyoruz?" diyerek konuyu değiştirme sebebiyse kendisinin de bunu konuşmaktan sıkılmasıydı.
"Aklımda bir yer yok, olduğu gibi sürüyorum işte. Gitmek istediğin bir yer var mı?"
Bir süre düşündü. Yapması gereken işleri yoktu, tam anlamıyla saçmalamak ve boş vakit geçirmek istiyordu. Aklına gelen mekan ise kesinlikle beklenmedikti. Kelimeler ağzından döküldüğü gibi kalp atışları hızlansa da heyecanına engel olmak için uğraşmadı genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Le Coup De Foudre | Taekook
Fanfiction"Bir meleğin gülümsemesini vaat ettin bana, cehennemin sıcağını her zerrende taşırken. Tutkuna delice bağlanmış bana soracak olursan, özgürlükten daha yakıcıydı bu esaret."