İki gün sonra...
"Abi, ne zaman geleceksin?"
Kendisiyle telefonda konuştuğum Jimin'in meraklı sesiyle beraber gülümsedikten sonra, çoktan giymiş olduğum siyah renk dar kot pantolonumun üzerine, yine siyah renk olan kazağımı giymeye çalışırken cevap vermiştim. Malum, havalar hâlâ serindi, üşütmek istemiyordum...
"Bay Kim ile beraber kahvaltı yaptıktan sonra geleceğim. Beni o bırakacak."
Jimin'in ise, buna karşın; "Tamam abi, çok heyecanlıyım. İlk defa bir arkadaşım evime gelecek!" dediğini duyduğum için, kazağımı giyer giymez tekrar konuşmaya başlamıştım.
"Tamam sakin ol. Kahvaltı bittikten sonra mesaj yazarım, sen de o zaman evinin konumunu gönderirsin, Bay Kim'de beni ona göre bırakır."
"Tamam abi, birazdan atarım. Kendine çok iyi bak!" dediği için, hafifçe gülümsemiştim.
"Teşekkür ederim, ben yine seni arayıp haber veririm. Sen de kendine iyi bak!" dedikten sonra, Jimin; "Tamam abi, görüşürüz!" dediği ve telefonu hızla kapattığı için, yatağın üzerinde duran telefonu alıp cebime koymuştum...
Perşembe gününden itibaren, artık kendime ait bir telefonumun olduğunu duyan Jimin ile beraber, birbirimize numaralarımızı verdikten sonra, kendisi aynı gün içerisinde aklına gelen fikir ile birlikte beni kendi evlerine davet ettiği için çok heyecanlanmıştım ve bu durum yüzünden saatim ötmeye başladığı için, Bay Kim'in mesaj attığını görmüştüm.
Yazdığı mesajda ise, yine bir sorun olup olmadığını sorduğu için, kendisine bir sorun olmadığını, hatta Jimin'in pazar günü ders çalışmak için beni evine davet ettiğini söylemiştim. O ise bunun üzerine, gitmek isteyip istemediğimi sormuş ve ona gitmek istediğimi, ama kendisi izin vermezse eğer gitmeyeceğimi söylemiştim. Fakat Bay Kim, 'istediğin her yere gitmene izin veririm, ama seni ben bırakacağım' dediği için çok sevinmiştim.
O günden bu yana, sürekli heyecan içindeydim ve nihayet pazar günü geldiğinde ise, Bay Kim'in de işe gideceğini bildiğimden sabahın yedi buçuğunda uyanmış ve Jimin'e mesaj yazmıştım. Ardından ise, beni arayan Jimin ile gerçekleştirmiş olduğum konuşmadan sonra, sırt çantamı yanıma alarak aşağı inmeye başlamıştım.
Bay Kim'in, Jimin'in evine gitmeme izin vermesinin tek bir yolu vardı; ve o yolda, beraber ders çalışmamızdan geçtiği için, Bay Kim'e, sadece ders çalışmak için gittiğimi söylemiştim ve o da, bu durumu anlayışla karşılamıştı. Ama gerçekten, Jimin'e ders anlatacağım için gidiyordum. Başka bir sebebi yoktu yani...
Elimdeki çantayı dış kapının yanına bıraktıktan sonra, hızlı adımlarla mutfağa gelmiş ve elindeki tabakları, kahvaltı edeceğimiz alana doğru taşımakla uğraşan Cho ablayı gördüğüm için, tabakları hızlı bir şekilde ondan almış ve konuşmaya başlamıştım.
"Ben taşırım abla!"
Arkamdan şaşkınlıkla gelen sesine karşın, sadece kocaman gülümsemiştim.
"Ama küçük bey, bu benim işim!"
Elimdeki tabaklarla beraber yemek odasına doğru adımladığımda ise, elindeki telefona doğru kaşları çatılı bir hâlde bakan Bay Kim'i gördüğüm için gülümsemeye bir son vermiştim. Acaba bir sorun olma ihtimâli var mıydı?...
Bay Kim ise, masaya bırakmış olduğum tabaklara rağmen, ekrandan başını kaldırıp beni fark etmediği için, konuşmaya başlamıştı.
"Yoongi'yi çağırır mısınız?"
Dediğini duyar duymaz olduğum yerde durmak zorunda kalmıştım. Çünkü ilk defa bana kendi adımla seslendiğini fark etmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unknown Value
General Fictionİstediği her şey ona aitti. Ona ait olmayan ve elde edemeyeceği hiçbir şey, bu hayatta yoktu. Buna ben de dahildim... |TAEGİ| -Semetae -Ukegi (Fic içerisinde alıkoyma, argo kelimeler, zorbalık, zorla dediklerini yaptırma ve yaş farkı gibi unsurlar v...