Çok çalışmak

109 11 152
                                    

"Ne oluyor be!?"

Bay Jung'un evinde geçen günlerimde de her sabah olduğu gibi, yüksek sesle çalan saatin sesini duyduğum için irkilerek uyanmıştım. Sabahın yedisinde kahvaltı hazırlamak için uyandığım yetmezmiş gibi, bir de üzerimdeki yorgan deli yattığım için açılmış ve ayaklarımın üşümesine sebep olmuştu. Ayaklarımın üşümesinden ve sabahın köründe uyanmaktan nefret ediyordum. Uykuyla bir evlilik gerçekleşiyor olsaydı eğer bunu yapan ilk insan ben olabilirdim. Çünkü bu hayatta değer verdiğim tek şey uykuydu...

Gece yatmadan önce kendime giyecek rahat bir kıyafet aramak için odamdaki dolapları karıştırmış ve bulduğum pijamaların yanında, birçok terlik gördüğüm için sevinçten ağlayacak gibi olmuştum. Geceden, yatağın yanına koymuş olduğum terlikleri giyip aşağı inmiş ve koridorun sonundaki lavaboya giderek rutin işlerimi halletmiştim.

Bu ev, Bay Jung'un evinden bile büyük olduğu için mutfağı bulmam birkaç dakikamı almıştı. Bu yüzden yine sinirlenmeye başlamıştım. Ama hâlâ daha sabahın yedisinde uyanmış olmak sinirli olmam için yeterli bir sebepti.

Ve sakin kalmak için yemek hazırlamam ya da temizlik yapmam gerekiyordu. Bu yüzden sakinliğimi korumaya çalışarak kahvaltı hazırlamaya başlamıştım.

Mutfağın büyüklüğü yüzünden, içerisinde iki tane buzdolabı olduğunu yarım saat sonra fark etmiş olsam da, merakıma yenik düşerek yemeğin altını biraz kıstıktan sonra, büyük buzdolabının önüne gelmiş ve içinde gördüklerimle beraber şaşkınlığa uğramıştım.

"Bay Jung'un evinde bu kadar çok içki olmadığına yüzde yüz eminim..."

Evet ve gerçekten buna emin olmaya devam edecektim. Sadece içkilerle dolu olan buzdolabını kapattıktan sonra, siyah dolabın üzerinde görmüş olduğum beyaz bir not kâğıdını elime almış ve yazılanları okurken mırıldanmaya başlamıştım.

'Bay Kim'in sevdiği yemekler;
-Japchae ve her türlü et yemeği.'

'Anlaşıldı. Artık yapacağım yemekler belli oldu.' Kendi kendime konuştuktan sonra kâğıdın arkasını çevirmiş ve orada yazan yazıları okumaya başlamıştım.

'Bay Kim'in en sevmediği şeyler;
-Dediklerinin yapılmaması ve kendine karşı gelinmesi.'

Bu yazılanların aynısına, dün gece yeteri kadar şahit olmuştum zaten. O yüzden artık, bu adama dair daha fazla kötü bir özellik görmek istemiyordum.

"Beni o not kâğıdından tanımana gerek yok çocuk..."

Arkamda duyduğum sesle beraber hızla oraya dönmüş ve not kâğıdını yerine astıktan sonra, tekrar Bay Kim'e doğru dönerek karşısında saygıyla eğilmiştim.

"Ne de olsa beni tanımak için çok zamanın olacak."

Dediklerini karşılıksız bırakarak ocağın başına geçmiş ve yemeği karıştırmaya başladığım zaman, "Günaydın efendim." demekle yetinmiştim.

Tabii bu sırada Bay Kim, yemek masasına oturmamış ve az önce okuduğum kâğıdı yerinden alıp, burnundan soluyarak buruşturduktan sonra kumaş pantolonunun cebine koymuştu. Bu tepkisi yüzünden asla yüzüne bakmamış ve kaldığım yerden işime devam etmiştim.

Yemeğin piştiğinden emin olduktan sonra altını kapatmış ve Bay Kim'i daha fazla bekletmemek için üst raftan tabak almak üzere oraya doğru uzanmıştım. Fakat, boynumun arkasında hissettiğim nefes sesi yüzünden olduğum yerde kala kalmıştım.

Bu adamın dibim de ne işi var diye düşünürken, yukarıya doğru bakar bir vaziyette olduğum için Bay Kim'in ellerini çok rahat bir şekilde görüyordum.

Unknown ValueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin