4

28 2 0
                                    


"Bazen bazı gerçeklerin gerçek olmamasını dilersiniz, bazı hayallerin ise gerçek." Bu, aklını çok düşük seviyede kullanabilen her canlının düşüncelerini kuşatabilecek bir cümle. Benim de her canlıdan bir farkım olmadığını bana sık sık hatırlatan bir cümle.

Şu anda içinde bulunduğum bu durum da bana her canlının aklını çelen o cümleyi hatırlattı. Hayal olarak kalmasını dilediğim anlardan birindeydim şimdi. Oldukça küçük ve gereksiz olan bu an bana kalp krizi geçirtebilecek şiddete sahipti.

Ben tüm bu düşüncelerimle boğuşurken karşımdaki adam sigarasından derin bir nefes çekmişti bile. "Efedra.." Diye mırıldandı sigarasının dumanını gökyüzüne salarken. Tepkisizdim, ailemi kaybetmenin 2. günü kadar tepkisiz ve şokta. Adımı biliyordu, bu iyi değildi. Ben de onun adını biliyordum, bu hiç iyi değildi, çünkü ben onun sadece adını biliyordum , o ise çok daha fazla şey. Çoktan öndeydi. Ben acılarımı yaşarken düşmanlarım benim hakkımdaki bütün bilgilere çoktan ulaşmışlardı, ben duygularda boğulurken onlar çoktan önüme geçmiş, karlı yoluma tuz serpmişlerdi. Onlara ulaşmam için yollarımı açmışlardı, ben ise bir şeyleri başardığımı sanıp heveslenmiştim bunca zaman. Bunların farkına ise uyduruk bir barın kapı önünde 2 dakika önce düşman olduğumuzdan emin olamadığım hatta varlığından bile şüphelendiğim, ama şimdi gözünün altındaki ben kadar gerçek ve bir o kadar düşmanım olan Uras'a çakmak uzatırken varıyordum. Hayat çok garipti, ah! Ama bunu zaten söylemiştim.

Ben de sigaramdan derin bir nefes çekmiştim amaçsızca. Sarhoşken hayat çok çekilir bir hale geliyordu. Ben hayatın en çok da bu kısmını seviyordum. Doğru! Bu yüzden içiyordum ya!

"Umarım ismimin anlamını sormayı düşünmüyorsundur Uras, zira konuşma başlatmak için çok uyduruk bir cümle. Sadede gel." Aslında kaba değildim ben önceki hayatımda..öksüz olmadığım hayatımda. 

Derinden bir gülme sesi işittim. Alaylı bir kahkahaydı bu, severdim alaylı insanları, alıngan olmazlardı. "Bu kadar sabırsız olduğunu bilsem daha erken karşına çıkardım ama bir keşten farkın yoktu Efedra, seni hiç bir zaman hazır görmedim, hep çok eksiktin." 'Seni hiç bir zaman hazır görmedim, hep çok eksiktin.' Kafamın içindeki sesin bana her gün söylediği bir cümleydi bu. Hafif alaylı, bol sitemkar ama en fazlasından kırılmış bir ses, şu anda duyduğum sesin aksine. Duyduğum sesin duygularını kavrayamıyordu aptal kafam. Sarhoşluktan olsa gerek, şaşkınlıktan olsa gerek, korkudan olsa gerek, bu kadar yoğun duyguları uykularından uyandırmaktan olsa gerek, tatlı uykumun mırın kırınlarını bölen irkilmelerden olsa gerek...

"Öyleyse şimdi karşıma çıkmana sebep olan o yüce güç ne? Kendime bakmadan halimin farkındayım çünkü ben."

"Güzel soru." Derin bir nefes.

"Ölüyorsun çünkü, bana dirin lazım." Derin bir nefes, bu sefer benden.

Konuşmak gelmiyordu içimden, öksüzlüğümü iliklerime kadar hissediyordum. Yalnızlığımı duyabiliyordu kulaklarım, böyle bir şeymiş yalnızlık. Özdemir Asaf'tan, Orhan Veli'den okuduğum yalnızlığı hiç bir zaman anlayamamıştım bu zamana kadar. Hep empati kurmaya çalışmış ama bir türlü başaramamıştım, belki de en gururlu başarısızlığım bu olmuştu. Eğer ki kaybolup giden hobilerimden şiir okumak yerinde kalsaydı Orhan Veli'nin yalnızlığını yalnızlığım sayacağımı, ondan daha çok yaşayacağımı fark etmiştim yalnızlığını. 

Yolu izledik bir süre, hiç konuşmadık. Belki onun da içinden konuşmak gelmiyordu, kim bilir? Belki de o saatlerce konuşmuştu ama benim kulaklarım paslanmıştı artık. Cevabı olmayan sorulardan, kafamın içindeki sitem dolu serzenişlerden, her gün Deniz'in barında çalan dandik hoparlördeki gitar tıngırdamalarından paslanmıştı kulaklarım. Kendi sesimi duyamadığımda anlamıştım paslandığını, o zaman yalnızlığımı bir kez daha hissettim... Biramı yudumlarken o da lafa girdi.

OPIUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin