#12

4 2 0
                                    

ARKADAŞLAR ARKADAŞLAR ŞU KİTABI ACCIK OKUYUP, OY VERİP, YORUM YAPSANIZ ZİFİR'İN DÜNYASI NASIL OLURDU Bİ BİLSENİZ...


Telefonunu yatağın üstüne bırakıp hazırlanmaya başladım. Havalar soğumuştu artık. Sahil havası iyice çarpardı adamı. Siyah boğazlı bi badi çıkartım dolabımdan. Beyaz sweatshirtümüde aldım. Altımda taytım vardı, onu çıkartmayacaktım. Badiyi üstüme geçirip sweatshirtide giyindim. Kalın bi ceket aldım üstüme. Çanta veya cüzdan taşıyamayacak kadar yorgun ve bitkindim. Telefon kılıfımın arkasına bi miktar para koydum ve masanın üstündeki kulaklığımı aldım. En son yatağın üstüne fırlattığım telefonumuda alıp evden çıktım.

Her zaman makyaj yapan birisi olmasam bile ara sıra kendimi iyi hissetmek için yapardım. Bugün yapmadım. Kulaklığımı takıp sahile, o banka gidene kadar sakin sakin yürüdüm. Sevgiye muhtaç, başının okşanmasını isteyen bi sokak kedisi yanımdan geçti, umursamadım. Her gördüğümde başını okşadığım o köpek yanıma geldi yine umursamadan yürüdüm sadece. Aklımı boşaltmanın en iyi yoluydu bu. Yürümek. Uçsuz bucaksız, sonu belirsizliklerle dolu kocaman bi yolu yürümek.

Yaklaşık yarım saat sonra hedefimdeydim. O. Yani Akif. Oradaydı. Beni bekliyordu. İçim anlamsız bir heyecana kapıldı. Uzun zamandır beni bekleyen kimse yoktu. Uçsuz bucaksız hiçbir yolun ardında beni bekleyen bir insan yoktu. Onun haricinde... Aramızda sorun yaratacak şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Salak değildim abim, Mahir ile ilgili olduğunun pek tabii farkındaydım. Ama ne boyutta bir şey olduğunu kestiremiyordum. Hatta kafede otururken yanıma gelen -hatırladığım kadarıyla ismi Şah'dı- çocuğunda bu işte bir parçası olduğunu çok net anlamıştım. Ama ağzımı açıpta bununla ilgili iki laf etmeye mecalim yoktu. Yorgundum. Hemde hiç olmadığım kadar.

Yanına gidene kadar onu izledim. Upuzun ama şekilli bacakları, yapılı vücudu, kafasına taktığı maskesi ve şapkası, siyah deri ceketi, postalları. Her şeyiyle bu tarza ait gibiydi. O an merak ettim. Acaba sadece bana karşı kendisini kamufle etmek için mi böyle giyinmişti, yoksa tarzı mı buydu. Bana kalırsa ikinci seçenekti. Onu incelediğimi hisseder gibi kafasını bana çevirdi. Gözlerinde yine lens vardı. Bana kalırsa renkli gözlüydü. Ama ona da emin olamadım. Sorgulamama kararı aldım ve susturdum zihnimi.

Nihayet yanına varınca sola doğru kayıp bana yanında yer açtı. Hiç beklemeden oturup başımı omuzuna yasladım. Şuan ihtiyacım olan şey buydu sanırım. Çok kötüydüm 3 yıldır. Kendime gelemiyordum. Mahir yoktu. Onsuzluk beni daha da bitiriyordu. Ve 3 senenin ardından kendimi iyi ve güvende hissettiğim tek yerin gariptir ki burası olduğunu fark etmiştim geçen seferkinde. Ellerini saçıma atıp okşamaya başladı. Kendisinden medet uman bir kediymişçesine beni sevdi. Yolda gördüğüm kedilere yaptığım gibi yapmadı. Daha çok üzüldüm. Susmaya devam ettim. Dediği gibi sessizlik bazen çok fazla şey anlatabiliyordu. Sessizliğini dinlemeye başladım.

Yaklaşık 1 saat kadar o şekilde durduk. Benim vücudum uyuşmuştu. Muhtemelen onunda her yanı tutulmuştu. Dakikalardır put gibi duruyordu.
" Mahir'in ölümüyle ne kadar ilgin var? Bana öyle bir şey söyle ki, senelerdir aradığım güveni bulduğumu zannettiğim o anda tekrar sarsılmayayım Akif. Ya da adın her neyse. "

Elini ceketinin cebine atıp telefonunu çıkartıp uygulamaya girdi. Sohbetleri içinde sadece ben vardım zaten. Konuşmamıza girip yazmaya başladı.

Akif: ne fark eder Mahi?

Akif: geri gelir mi Mahir?

Akif: sever misin ki beni?

Severdim. Eğer beni tatmin edecek bir cevap verseydi severdim. Abimden sonra ilk defa birisine karşı bu kadar güven duymuştum. Severdim.

" Eğer duyacaklarımın yükü omuzuma ağır gelmezse severim. Öyle bir severim ki aklın hayalin şaşar. "

Söylediklerimin onu çok şaşırttığını hissettim. Beklemiyordu. Yaslı durduğum bedeni kasılmıştı. Kalbinin ritmini kulaklarımda duyuyordum.

Akif: asla suçumun olmadığı halde suçlunun ben olduğumu söylesem ne yaparsın Mahi?

Akif: dolaylı yoldan ölümüne sahip olan beni de sever misin?

" Akif. Severim, eğer dediğin gibi o haber senin için olumluysa severim. Dolaylı yoldanı filan anlamam, onu ölüme götüren sen değilsen suçlu değilsindir. Yani severim. Bu gece daha fazla üstelemek istemiyorum bu konuyu. "

Bu sefer mesaj yazmadan kafasıyla onayladı beni. Deli gibi kim olduğunu merak ediyordum. " İsmin yüzde 99 Akif değil ama Akif'i kullanıyorsun. Neden? "

Akif: yaşananlardan önce ben ipsiz sapsız bi tiptim

Akif: olaylardan sonra bi dergahın kapısına dayandım

Akif: derviş önce konuştu

Akif: dinledi, hatta anladı

Akif: suçsuz olduğumu bile söyledi inanır mısın?

Akif: dergaha kabul etmedi ama ibadetsizde kalmayayım istedi

Akif: kendimi ibadete verdim bi süre

Akif: eskiden alkolüm, sigaram vardı

Akif: artık yok

Akif: derviş Akif derdi bana

Akif: bende yeni birisi olmaya çalışmaya başladığımdan beri Akif diyorum kendime

Şaşırmıştım. İnsanları inancına göre yargılamak haddim değildi, yaptığımda yargılamak değildi. Ama asla dışarıdan bakan birisi için ibadetine, inancına bağlı birisi gibi durmuyordu. Sonra maskenin üstünden tekrar izlemeye başladığım göremediğim yüzünü. Her insanın kusuru vardı. Onun kusurunu düşünmeye başladım. Onun kusuru hatası yokken kendini hatalı görmesi miydi?

Bazı insanların kusurudur bu. Herkesin hatasını omzuna yük etmek. Herkesi affetmek. Herkese kol kanat gerip kendi kanatlarının kırılmasına göz yummak. Bana kalırsa Akif onlardan birisiydi. Akif suçsuz günahsızdı. Akif'in tek suçu suçlularla bağı olmasıydı. Akif'in en büyük suçu ise suçludan çok suçu üstlenmesiydi.

" Akif. Tek suçunun suçludan daha çok suçu üstlenmek olduğunu bil olur mu? Abimin kanının senin ellerinde olmadığına adımın Mahi Nisan olduğu kadar eminim çünkü. Ki olsaydı bile ben senin gözlerinde pişmanlığın her zerresini görüyorum. " susup yüzünü izlemeye başladım. Dayanamadım gözlerindeki çaresizliğe, elim benden bağımsız yanağına gitti. Yanağına yaslandı. Yüzünden bi anlam aramaya çalışıyordum. Ama bir sürü farklı duyguyu barındırıyordu. " Akif artık karşıma çık olur mu? Çünkü dediğim gibi ne olursa olsun suçlu dahi olsan seni reddetmeceğimi bil. Biliyorum çok saçma daha bir kaç seferdir konuştuğum, daha tanımadığım bir insana güvenmem çok saçma. Ama 3 sene sonra karşıma yanında böylesine güvende hissettiğim birisi çıktı. Kaybetmek istemiyorum. " Konuşurken gözlerim dolmuştu. Tam emin olmasam da sanırım onunda gözleri dolu doluydu. 

Elimi yanağından çekip dizime yasladım. Oturduğum yerde başımı da dizime yaslayıp sakinleşmeye çalıştım. Mahir'e beni bırakıp gittiği için çok kırgındım. Keşke gelseydi. Ben düşüncelerime dalmışken aramızda bi hareketlilik hissettim. Kafamı çevirip baktığımda o kediyi gördüm. Başını okşamadan yanından geçtiğim minik kediyi... Sanırım tam şu an ağlayabilirdim ama ağlamamalıydım. İçime derin bir nefes çektim ve çoktan Akif'in kucağına çıkmış olan kedinin başını okşamaya başladım. 

Bir süre kediyle oyalandık ikimizde. Saatin geç olduğunu gördüğümde ufaktan ayaklandım. Akif küçük kediyi ceketinin içine koyup fermuarı çekti. Sanırım onu yanında götürecekti. Birlikte motoruna bindik ve yola çıktık. bunlar yaşanırken tek bir kelime etmemiştim. O da zaten konuşmuyordu. Evimin önüne geldiğimizde yine sessizce motordan indim. Ceketin köşesinden kafasını çıkartmış bana bakan kedinin başını okşadım. Akif yine sessizlik içerisinde bizi izliyordu. Sessizlik yemini mi etmişti?

Arkama dönüp bahçe kapısını açtım. İçeri girmek üzereydim ki henüz gitmemişti. Cebimdeki anahtarı ararken de hala oradaydı. Evin kapını açmış içeriye girmek üzereydim ki arkamdan bundan sonra müptelası olacağımı bilmeden ilk defa duyduğum o sesi duydum. 

" İyi uykular Mahi. Umarım bu gece huzurla uyursun. "

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OpiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin